9 Temmuzcu kim, 15 Temmuzcu kim?

Aman dikkat edelim…

Bugünlerde toplumu ayrıştırmak isteyen güçler yine işbaşında.

Türkiye bir süre önce 25 günlük “adalet yürüyüşü”nü ve 9 Temmuz’da “adalet mitingi”ni yaşadı ya…

Ayın 11’inden itibaren de “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri başladı ya…

Hemen “adalet yürüyüşü”nü, 15 Temmuz’a karşı bir hareketmiş gibi göstermeye başladılar.

Veya tam tersi…

15 Temmuz anma haftasını, “adalet yürüyüşü”ne misilleme olarak değerlendirme gayreti var.

Yanlış ki, ne yanlış!

Ne “adalet yürüyüşü”, “15 Temmuz”a karşı düzenlendi…

Ne de “15 Temmuz”, “adalet yürüyüşü”ne misilleme.

Çok farklı olaylar…

Biri, sakin bir miting…

Diğeri, darbe teşebbüsüne karşı şehitlerin verildiği bir büyük öz savunma.

Millet olarak hayatta kalma mücadelesi…

 

Ortak yanları yok mu?

“Farklı olaylar” dedim de, ortak yanları yok mu?

Elbette var…

*İkisinde de sade vatandaş vardı. “Adalet yürüyüşü”ne katılan da sade vatandaştı, 15 Temmuz gecesi hain darbecilerle mücadele eden de sade vatandaştı.

*”Adalet yürüyüşü”,  halkın vicdanının ortak sesiydi… “15 Temmuz direnişi” de hepimizin vicdanının ortak sesi…

*Yani ikisinde de sokakta iyi niyetli, vatanını milletini canından çok seven halk vardı.

*İkisinde de haksızlığa karşı “halkın tepkisi” vardı.

*Her ikisinde de halk; adaletli bir devlet, özgür bir toplum için sokağa çıktı.

Özetle…

“Adalet yürüyüşü”ne katılanlar ayrı, “15 Temmuz direnişi”ne katılanlar ayrı kesimden insanlar değildi.

Her ikisine birden katılan pek çok vatandaş var.

Neden “9 Temmuz”, “15 Temmuz”a karşı olsun ki?

Veya “15 Temmuz”, “9 Temmuz”a…

Bu bir tuzak!

Türkiye’yi sevmeyenlerin tuzağı…

Toplumu ayrıştırmak isteyenlerin tuzağı…

Devlet ve millet düşmanlarının tuzağı…

Ülkemize gerçek demokrasinin gelmesini istemeyenlerin tuzağı…

Türkiye’de iç savaş başlatmak isteyenlerin tuzağı…

 

Her ikisi de biziz, biz!

“9 Temmuz” da bizim…

“15 Temmuz” da bizim…

“9 Temmuz” da biziz…

“15 Temmuz” da biziz…

“9 Temmuz” ve “15 Temmuz” üzerinden bizi ayrıştırmak isteyenler, avcunu yalar.

Elbette demokraside eksiklerimiz var…

Elbette sorunlarımız var…

Ekonomide, yargıda, eğitimde, uluslararası ilişkilerde…

Ama bu ülke bizim, hepimizin…

Yıkmadan dökmeden, birbirimize tahammül ederek, ortak akıl yaratarak sorunlarımızı çözeceğiz.

Elbirliğiyle…

Gönülbirliğiyle…

Azimle…

Bunu başarmalıyız.

Bunu başarabilirsek, “büyük millet” ve “büyük devlet” oluruz.

Başaramaz da hainlerin tuzağına düşersek, toplumu “9 Temmuzcular” ve “15 Temmuzcular” diye ayrıştırmaya kalkarsak, vah halimize!

Aman haaa!

Aman haaa!

 

Kaşınanı, madem kaşınıyor, kaşıyacaksın!

Anadolu’da…

“Madem kaşındın” derler, kaşınana hak ettiği lafı söylerler.

Anadolu’da…

“Madem kaşındın” derler, kaşınana hak ettiği köteği atarlar.

Meral Akşener’in TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a yazdığı mektubu okuyunca, Anadolu’daki “kaşınma uygulaması” aklıma geldi.

Mektubu okuyunca anladım, İsmail Kahraman resmen kaşınmış.

Kaşınmış ve Meral Akşener’den hak ettiği cevabı almış.

Zehir zemberek bir mektup…

“Tokat” gibi, hatta “yumruk” gibi bir cevap…

Her cümlesi, her kelimesi “kurşun” gibi…

Hiç, hukuk eğitimi görmüş yaşını başını almış bir siyasetçi, daha önce Kültür Bakanlığı koltuğunda oturan bir zat, koskoca TBMM Başkanı; bir sohbet esnasında Meral Akşener’in ismi geçince, “Şu Meral Kılıçdaroğlu mu?” diye söze girer mi?

Böyle bir hatayı, böyle bir patavatsızlığı, böyle bir kabalığı, böyle bir yakıştırmayı, böyle bir ayıbı nasıl yapar?

Bu, “kaşınma” değil de nedir?

Ama Meral Akşener’e helal olsun, İsmail Kahraman’a hak ettiği cevabı verdi.

Okuduysanız bile birlikte bir kez daha okuyalım:

“İstanbul’da İş Dünyası Vakfı tarafından verilen iftar yemeğinde, bir grup ortak tanıdıklarımızın olduğu iftar masasında yapılan sohbet esnasında, adımın geçmesi üzerine “Şu Meral Kılıçdaroğlu mu?” dediğinizi esefle öğrendim.

Bir kadının soyadının ancak evlilik vasıtası ile değişeceği açık bir gerçek olmasına rağmen, bu kadar alçak ve şerefsiz bir yakıştırmayı yapmış, TBMM Başkanı olmuş ve hayatın yetmiş yedi yılını geride bırakmış bir Belam yapabilirdi.

İslami bilgilere vakıf olmak, aileden dini terbiye almış olmak, hukuk öğrenimi, hac görevini yapmak, en yüksek makamlarda görev yapmak ve geride bıraktığınız yetmiş yedi yıllık bir ömür görülüyor ki size hiçbir şey kazandırmamış.

Sizinle 28 Şubat döneminde aynı bakanlar kurulunda birlikte görev yapmıştık.

Eşim ile hemşeri olmanız nedeniyle bana ”gelinimiz” derdiniz.

Anlaşılan siz yüce dinimizin ahlak ve faziletinden bir şey almadığınız gibi, Türk örf ve geleneklerinden de bir nasip almamışsınız.

Mübarek Ramazan ayında, iftar sofrasında bile böyle bir yakıştırma yapabildiğinize göre İslam sizin üzerinizde sadece bir gömlek, belki bir üniforma. Oruçlu geçirilen uzun bir günün ardından evli barklı, babaanne olan bir kadına yapılan nasıl bir yakıştırmadır bu?

Sizin hiç mi kutsalınız kalmadı? Siz kutsallarımızı ne zaman, nerede ve ne karşılığında bıraktınız?”

   

Motosiklet

Dikkatinizi çekiyor mu?

Son zamanlarda, motosiklet kazası yaşanmayan gün yok gibi.

Her kaza da ölümle sonuçlanıyor.

İçimde şöyle bir his oluştu.

Motosiklete binen birine acıma hissi.

“İşte bu da öbür dünyaya yolcu” diye geçiriyorum içimden.

Eğer motosiklete binen tanıdığımsa, “Yapma, etme” diye öğüt veriyorum.

Motosiklet kullanmak neden tehlikeli?

*Bir defa yollarımız bisiklet ve motosiklet kullanmaya uygun değil. Motosiklet ve bisiklet için özel yollarımız yok. Varsa da çok az.

*Trafik kurallarını pek sevmeyen bir milletiz. Trafik kurallarına uymamayı çoğu kez övünme konusu yaparız.

*Altyapı eksikliğine bunu da eklersek, ölümlü motosiklet kazalarının sıkça yaşanmasına şaşırmamak gerekir.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar M.Tanzer Ünal - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

01

samet - 9 temmuz benim değildir. 9 Temmuz Terör örgütü siyasi ayağıyla yürüyüş yapanların,Fetocuların ,vb grupların yaptığı yürüyüştür.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 12 Temmuz 17:15


Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler