Adalet herkese lazım olur!

İktidarlar despotlaştıkça egemen güçleri avucunun içerisine almak isterler. Çünkü onlar kendilerinin yaptıklarının doğruluğuna sadece kendileri ve yandaşları inanırlar ve onu yeterli görürler. Yani çoğulcu demokrasinin olmazsa olmaz koşullarını unuturlar ve de en kötüsü bilen kişilerin söyledikleri onlara küfür gibi gelir. Büyük Hukukçu Beccaria (1738-1794 Milano) Suçlar ve Cezalar adlı eseri dolayısı ile kendisine amansızca hücum eden burjuvalar için, 'Beni okuyup anlasalardı doğrusu kendilerinden korkum olurdu, lâkin zalimler hiç okumazlar’ demişti.

Diktatörlük heveslileri kendi işine gelenleri okurlar. Hitler. Mussolini v.s. gibi. Sonra kendilerini her şeyin mutlak hakimi görüp Fransa Kralı XIV, Lui gibi ’Devlet benim' demek isterler.

1960 yılına gelirken bizler Ankara'da hukuk fakültesinde öğrenci idik. Önceleri 'Ya Taksim, ya Ölüm’ diye sokaklarda yürürdük. Kıbrıs sorunu anlaşmayla bitti, bize iş kalmadı. Sonra o zamanki iktidar ülkeyi kendi partisinden olanlar ve olmayanlar diye ikiye bölmeye başladı. Köylerde dahi kahveler, camiler ve odalar ayrıldı. Vatan cephesine girmeyenler dışlandı. Davalara bakan Hakimler istenmeyen kararlar verdiklerinde hemen yetki ile uzak ve mahrumiyet bölgelerine sürüldüler. O zamanda hükümet istila diye yollara döküldük. Sadece hükümetin istifa etmesi istendi. Ama 'Dere geçerken at değiştirilmez’ dendi ve 1960 devrimi oldu. Ben o zaman yedek subaydım. Bir gün taburda hepimizi topladılar, hukukçular ayağa kalksın dediler. İki kişi idik. Rahmetli dostum Avukat-Yazar Teoman Ergül Disiplin Subayı olarak görevlendirildi ve bende siyasi tutuklular için hazırlanacak Balmumcu Özel Garnizonuna  gönderildim. Binalar hazırlandı tutuktular getirildi. İçlerinde Valiler. Generaller, Genel Müdürler, Hakimler, Profesör Ali Fuat Başgil partililer, Aziz Nesin gibi solcular, hatta film oyuncuları bile vardı. Hakimleri tarumar eden üst yetkililerden birisi Yassıada’da diğeri de bizim garnizonda idi. Bütün bürokratlar çok mütevazi ve hayatlarını zor idame ettiren kişilerdi. Hiçbiri hakkında servet edinme gibi bir soruşturma yoktu, ama hemen hepsi politize olmuştu. Ağam ne derse o kabilinden. Akşamları hakim meslektaşlarımla konuşurduk Genel Müdür olan ve birçok hakimin ahını alan büyüğüm bana,‘devamlı ah buradan bir çıksak Hakkari'nin ilçesi bile olsa razıyım, ben sorgu hakimi sen de ilçe hakimi olarak çalışsak' derdi.

Bu hapishane psikozu tabii, onun sorgu hakimliğini alıp benim gibi çaylak hâkimin onun üstünde olmasını kabulü ne kadar zor durumda olduğunu yansıtıyordu. Neyse hepsine iyi insan muamelesi yaptım, gece gündüz onlarla kaldım. Sonra hatıralarında hakkımı verdiler, o bizim ağabevimizdi dediler. Bir gün Bursa Valisi Rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil'e bu kadar üzülmeyin, yarınlarda demokrasi kurulacak, yattıklarınız size sermaye olacak dedim. Şaşırdılar ve bana cevaben 'Teğmenim biz çıkalım, ben Bursa'da kızım Fatoş'la evimde oturayım başka hiçbir şey istemem' dedi. Sonra kısa bir zaman geçti Çağlayangil Çalışma Bakanı oldu, benim meslektaşım da Yüksek Hakimler Kurulu Başkanı oldu ve ben de daha önce Kızıltepe hakimliğine atanmıştım. Yassıada’da kalan diğer Genel Müdür yargılandı, sonra zannederim afla çıktı ve avukatlığa başladı. Üsküdar Adliyesi’ni teftiş ederken bir ara Başsavcıyı ziyarete gittim. Bir süre sonra odaya bu kişi geldi, tanıştık, davası varmış. Savcı Bey’i ziyaret etmek istemiş, oturdu, konuştuk. Bana hitaben.'Hakimleri üzmeyin, onlar çok büyük insanlar' dedi. Ben de, ama siz onları çok üzdünüz, neden öyle yaptınız’ diye sordum. Bana,' Ben onların büyüklüğünü karşılarına sanık olarak çıkınca anladım' dedi.

Bunun anlamı: Gün gelir Adalet herkese lazım olur.

Gelelim günümüze. Özel Yetkili Mahkemeler kuruluyor. İhtiyaç var mı? yok. Amaç belli davaları ve hakimleri oraya toplamak. Üç-beş yıl tutukluluk olur mu? Olmaz, hele bizde hiç olmaz, zira suç işlesen bile ortalama beş yılda bir af çıkıyor. Bunca yıl tutuklu kalan onlarca kişiden birisi suçsuz bulunursa altüst olan hayatını nasıl geri vereceksiniz? Adalet, hak ne nasafet bir suçsuz için bin suçlunun da aynı kefeye konmasını öngörür. Salarsın, güvence alırsın ve yargılarsın.

Anayasa Mahkemesi'nden şikayet edildi, kanun değiştirildi, üye sayısı on birden on yediye çıkarıldı, hakimlik yapmayanlar hakim olarak atandı. Böylece orada bir engel kalmadı. Yargıtay'dan şikayetçi oldular, kanun çıkarıldı, üye sayısı arttırıldı. 160 kadar yeni üye atandı sorun kalmadı. Yüksek Hakimler Ve Savcılar Kurulu kanunla değiştirildi, oraya da atamalar yapıldı ve hakimiyet altına alındı. İstenmeyen hakim ve savcılar bazen başka yere atandı, bazen de yetkileri kaldırıldı. Şimdi bu hakimler de değiştiriliyor, Anayasa Mahkemesi yerden yere vuruluyor. Demek ki önce yapılanlar yanlışmış. Acaba biz bu durumda bağımsız yargı var diyebilir miyiz? Kimse var diyemez.

Adaleti incitmeyelim, o herkese lazım olur. Yansız adalet, güvenilir adalet ve bağımsız adalet devletin ve çoğulcu demokrasinin vazgeçilmezidir.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Feridun Güray - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler