AKP’deki depremi bu haber mi tetikledi?

Sevgili okurlarım, aşağıdaki haber kupürüne şöyle bir göz atar mısınız?

Okuduğunuz gazeteler arasında SÖZCÜ varsa, mutlaka görmüşsünüzdür.

Yok SÖZCÜ almıyorsanız, böyle bir haberi okumaktan mahrum kalmışsınız demektir.

Bu haber, 19 Nisan 2016 tarihinde, SÖZCÜ Gazetesi’nin manşetindeydi.

Daha 20 gün önce…

Bizim gazetecilik ölçülerimize göre, inanılmaz bir haberdi.

Gazeteciyim diyen herkesi heyecanlandıran bir haber…

Sürekli din imandan söz eden Bakan Binali Yıldırım’ın oğlu, Singapur’da bir kumarhanede rulet masasında görüntülenmişti.

İşin yalanlanacak tarafı yoktu, fotoğraflar her şeyi anlatıyordu.

Kumar masasında yakalanan, sıradan bir bakanın oğlu olsa, belki bu kadar sansasyon yaratmazdı.

Rulet oynayan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllarca en yakınında bulunan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu idi.

Adı son kurultayda başbakanlık için de geçmişti.

Binali Yıldırım’ın yıpranması demek, Erdoğan’ın yıpranması demekti.

Acaba bu haberle, Binali Yıldırım’ın önü mü kesilmek isteniyordu?

Yoksa amaç, Erdoğan ve yakın çevresini kötülemek miydi?

Ama en nihayet, haber haberdi…

Gazeteci haberini yayınlar, zarar görecek görürdü.

Ben de pek çok gazeteci gibi olaya böyle bakıyordum.

Beni telefonla arayan arkadaşım dedi ki…

Önceki akşam…

Telefonum çaldı, baktım, bir süredir sesini duymadığım bir arkadaşım.

Siyasetin içinde bir isim, Ankara’da önemli bir görevde.

Güvenilir mi, güvenilir…

Şimdiye kadar verdiği haberlerde beni yanılttığı hiç olmadı.

“Sabit numaradan konuşalım” dedi.

Aradım…

“AKP’deki depremi nasıl değerlendiriyorsun” diye sordu.

Anladım, giriş yapıyor, bana önemli bir haber verecek.

İşin içyüzünü anlatacak…

Düşüncelerimi söyledim.

Depremin hemen ertesinde sizlerle paylaştığım düşüncelerimi…

“Yazını okudum… Tamam da depremi tetikleyen olay ne?” dedi ve gerisini getirdi:

“Sözcü’de çıkan bakanın oğlu kumar masasında haberini hatırlıyor musun? İşte depremi tetikleyen bu haber…”

“İyi de bu haberle depremin ne ilgisi var? Bakanın oğlu Singapur’a gitmiş, kumar oynarken görüntülenmiş…”

“Hah işte, bütün olay burada düğümleniyor… İşin içinde istihbaratın parmağı var. İstihbarat kime bağlı? Anladın değil mi şimdi ne demek istediğimi? Kıyamet koptu. Ortalık toz duman…”

“O halde depremin daha artçıları var…”

“Hem de ne artçılar! Yeni hükümet kurulur kurulmaz kelleleri gidecek önemli bürokratlar şimdiden masalarını toplamaya başladılar. Topun ağzında, kamuoyunda çok tanınan o bürokrat var.”

“Onu nasıl gönderecekler ki, o siyasetin kara kutusu… O giderse, bazı kişilerin uykusu kaçar. Kimin neyi var neyi yok, iyice ortalığa saçılır. Cesaret edemezler gibime geliyor…”

“Bekle gör, Türkiye pek çok şeye gebe. O haberi arşivden çıkar bir daha oku. Hatta çerçeveletip duvarına as. Üstüne de, ‘AKP’de 5 Mayıs depremini tetikleyen haber’ diye yaz!”

 

Gerçekten AKP’de depremi tetikleyen haber bu mu?

Telefonu kapattım, internetten o haberi indirdim, satır satır tekrar okudum, arkadaşımın anlattıklarıyla bağlantı kurmaya çalıştım.

İlk tepkim, “Vay canına!” oldu.

Gerçekten AKP’de depremi tetikleyen haber bu mu?

Filmi geri sardım, parti içinde yaşanan olayları gözümün önüne getirdim, yaşananlar gerçekten hiç de normal seyrinde değildi.

Erdoğan’ın ve parti kurullarının, Ahmet Davutoğlu’na davranışları bir garipti.

Partideki yetkisini kısıtlamalar…

Sözle sataşmalar…

Dışlamalar…

Bütününe baktığımızda, “Çek git” anlamını taşıyordu.

O da çekti gitti.

Alelacele…

Halbuki son kurultay daha 8 ay önce yapılmıştı.

Eylül 2015’te…

Yeniden genel başkan seçilmiş, 1 Kasım seçimlerinden sonra hükümeti kurmakla yeniden görevlendirilmişti.

Ne olmuştu da şimdi kapı dışarı ediliyordu?

Bu görevden uzaklaştırmanın nedeni, “başarısızlık” olamazdı.

Sanki başkası gelse, bu kadar kısa sürede daha farklı şeyler mi yapacaktı?

Sonra, yapılanlar tamamen Erdoğan’ın vesayeti altında, onun talimatlarıyla yapılıyordu.

Başarısızlığın ve ters giden işlerin birinci derecede sorumlusu, Erdoğan’dı.

Sonunda bende şu görüş oluştu…

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan gönderilmesi, normal değil.

İşin içinde iş olduğu muhakkak!

Galiba, Ankara’dan arayan arkadaşımın söylediklerinde doğruluk payı fazla.

Siz ne dersiniz, AKP’deki depremin tetikçisi, köşemde gördüğünüz bu haber olabilir mi?

“Bakanın oğlu kumar masasında” haberi…

Eğer doğruysa, AKP’de “istihbarat savaşları” başlamış demektir.

Kıyasıya…

Acımasızca…

Bakalım bu kavganın sonu nasıl bitecek?

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar M.Tanzer Ünal - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

04

sıradanlaşmış algı - yıllardır yaşatılan alavere-dalaverelerle, millet olarak 'şaşırma eşiği'mizi yitirdik artık.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 08 Mayıs 17:00
02

cenk - Syn.T.Ünal,

Bir boks maçını izlemek bile insana bu kadar heyecan vermiyor !

Boş konuşmaların bu kadara gündeme geldiği bir devir hatırlamıyoruz !

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 08 Mayıs 17:00
01

esnaf - tanzer abi bunlar birbiri yesin dursun boşver. sen bizim şehrimizin sorunları dile getirmeye devam et. şu cengiz topeli manşetlerden verde bakanımız fikri ışık verdiği sözlerin altında biraz ezilsin, utansın.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 08 Mayıs 17:00


Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler