Barzani dost mu düşman mı, bir de benden dinleyin

Sevgili okurlarım, notlarımın arasında günlerdir duruyor, yazacağım, güncel gelişmelerden fırsat bulup yazamadım.

Çok konuşulan bir konu…

Barzani, “dost” mu “düşman” mı?

Barzani, müttefikimiz mi, Türkiye karşıtı mı?

***

Hani Barzani mart ayı başında ülkemize gelmiş…

Bu gelişinde diğer gelişlerinden farklı olarak, karşılanırken hem Ankara’da hem İstanbul’da göndere “Kürdistan paçavrası” çekilmişti ya…

Sonra da devletimizin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Barzani, önemli bir müttefikimiz” açıklamasını yapmıştı…

Bu resmi açıklamadan sonra tartışma başlamıştı…

İşte bu tartışmaya geç de olsa ben de katılmak istiyorum.

 

Şimdi diyeceksiniz ki

Yukarıdaki satırları okuyunca aklınızdan geçenleri duyar gibi oluyorum…

Bazılarınız, “Yaa Tanzer, Kürdistan konusunda, Barzani konusunda söyleyeceğin ne olabilir?” diye düşünebilir.

Elbette, bu konunun uzmanı değilim.

Ama şu kadarını söyleyeyim, bugüne kadar Kürdistan konusunda, PKK terör örgütü konusunda, Kuzey Irak konusunda neler yazdıysam, bütün bunlar “uzaktan maval okumak” şeklinde değildi.

Araştırmalarıma, daha da önemlisi gözlemlerime dayanıyordu.

Saymadım, ama bugüne kadar “Kürtçülük” üzerine okuduğum kitap sayısı 30’u bulmuştur.

Tek yönlü değil, farklı yönlü kitaplar…

Ve bu konuda Güneydoğu Anadolu’yu, Irak ve Suriye’yi iyi gözlediğimi sanıyorum.

Defalarca Güneydoğu’ya gittim…

Defalarca Irak’a, Kuzey Irak’a gittim…

Irak kadar olmasa da Suriye’de de gözlemlerde bulundum.

 

İşgalden sonra Irak’a neden gittik?

Sevgili okurlarım, biliyorsunuz Irak 19 Mart 2003’te ABD tarafından bombalanmaya ve işgal edilmeye başlandı.

14 Nisan 2003 tarihinde de ABD zaferini ilan etmiş, yönetimi kontrol etmeye başlamıştı.

Biz, İzmit ve Mardin’den bir grup arkadaş, bu işgalden iki ay sonra Irak’taydık.

Irak’ta ne işimiz vardı?

Olup bitenleri gözleyecek, savaş ve kargaşa ortamında Irak’ta özellikle Kuzey Irak’ta ticari olarak neler yapılabileceğini araştıracaktık.

O zamanlar öyle uçakla gitmek filan mümkün değildi.

Havaalanları bombalanmış, uçaklar inip kalkamaz olmuştu.

İstanbul’dan Mardin’e uçuyorduk, burada arkadaşımız Bedrettin Karaboğa ile buluşuyorduk, onun arabası ile Habur sınır kapısından geçip Zaho’ya ulaşıyorduk.

Zaho’da Bedrettin’in arkadaşına arabayı bırakıyor, onun Irak plakalı arabasını alıp Erbil’e, Dohuk’a, Kerkük’e, Bağdat’a gidiyorduk.

Tabii, kelle koltukta!

Nerede ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk.

Geceleri konakladığımız otel demeye bin şahit ister yerlerde, uykudayken bizleri koruması için silahlı adamlar tutuyorduk.

Öylesi günler…

 

Bağdat ve Erbil’de ofisler açtık

Irak’a o dönemde kaç kez gidip geldik, sayısını bilmiyorum.

Her gidişimizde en az bir hafta kalıyorduk.

Bağdat ve Erbil’de ofisler açtık, ticaret ve inşaat işleri yapacaktık.

Bir süre sonra bu sevdadan vazgeçtik.

Neden vazgeçtik?

Çünkü gördüklerimiz ve duyduklarımız, bizi ürpertiyordu.

Meşrebimize uygun değildi.

Kanımıza dokunuyordu…

“Biz işimize bakalım, gerisi önemli değil” diyemezdik.

 

Erbil ve Selahaddin’de gördüklerimiz

Erbil, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin merkezi.

Selahaddin ise Erbil’e 19-20 kilometre uzaklıkta bir tepe şehir.

Mesut Barzani ve tayfasının yaşadığı ve bölgeyi yönettiği yer.

Erbil, serbest bir şehir, halkın yaşadığı, herkesin girip çıktığı bir şehir…

Selahaddin ise ancak davet edilenlerin giriş yapabildiği bir yerleşim yeri.

Erbil’e her gidişimizde “dört mum” anlamına gelen “Çar Çıra” adlı otelde kalıyorduk.

İşte öylesine bir otel…

O dönemde başka otel yoktu, en iyisi oydu.

Gerek kaldığımız otelde, gerekse ilişki kurmak için ziyaret ettiğimiz resmi dairelerde bizi şok eden, duvarlardaki “Kürdistan Haritası”ydı.

Ülkemizin Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki 20 ilini sözde “Kürdistan” sınırları içinde gösteren o harita.

Haritalarda, Mesut Barzani’nin başkanı olduğu Kürdistan Demokrat Parti’nin amblemi bulunuyordu.

Her gördüğümüzde tepemizden kaynar sular dökülüyordu.

Dahası…

O dönemde kısıtlı şartlarda yayın yapan Barzani ailesine ait RUDAW televizyonunda “hava durumu” gösterilirken yine aynı harita karşınıza çıkıyordu.

O Kürdistan haritası…

Bizim kentlerimizi sözde Kürdistan sınırları içinde gösteren harita…

Kahroluyorduk…

 

Selahaddin’e davet ediliyoruz

Bu davet şöyle oldu.

Barzani ailesi, Erbil’e gelip giden yabancıları izletip, amaçlarını öğrenmek istermiş.

Bizimle de kaldığımız otelde temas kuruldu.

Temas kuran, Erbil Ticaret Odası Başkanı…

Otel yönetimi aracılığıyla bizleri otelde akşam yemeğine davet etti.

Tanıştık, yemekte kendisine Kuzey Irak’ta yapmak istediklerimizi anlattık.

İnşaat, ticaret, devamlı fuar alanı açmak…

Aradan birkaç gün geçti, oda başkanı, eğer kabul edersek Nihat Barzani’nin bizi Selahaddin kentine yemeğe davet etmek istediğini bildirdi.

Bu arada belirteyim, Irak’ta açtığımız ofislerin müdürlüğüne de Diyarbakırlı Ferda Cemiloğlu’nu getirmiştik.

Ferda Cemiloğlu’nun da Nihat Barzani ile yakınlığı vardı.

Yemek davetini kabul ettik, kararlaştırılan gün ve saatte Selahaddin’in yolunu tuttuk.

Bize özel araç eşlik ettiğinden güvenlik noktalarına takılmadan Selahaddin’e ulaştık.

Aman Allah’ım burası ayrı bir dünya!

Etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir yerleşim yeri…

Dış kapıdan girdikten sonra ayrı ayrı binalar, konaklar…

Her birinin kendi içlerinde ayrıca güvenlikleri var.

Çiçeklerle donatılmış, çimlendirilmiş havuzlu bahçeler…

Bizi konukların ağırlandığı bir binaya aldılar.

Özenle hazırlanmış bir yemek salonuna…

 

O salonda da o harita

Baktım, o salonda da “o harita” var, o Kürdistan Haritası…

“Biz bu salonda yemek yemeyiz” dedim, “eğer bizi ağırlamak istiyorsanız o haritayı kaldırın!”

Henüz Nihat Barzani salona gelmemişti, bizi karşılayan görevli dışarı çıktı geri döndü, “Tamam ricanızı kabul ediyoruz, arkadaşlar onu kaldıracak” dedi, o ana kadar ayakta bekleyen bizler yerlerimize oturduk.

Nihat Barzani geldi, her birimizin tek tek elini sıkarak “Hoş geldiniz” dedi, kendisine ayrılan koltuğa otururken, “Kusura bakmayın, bizim yönümüzden normal bir harita, gezerken her tarafta görmüşsünüzdür, burada da her binada ve her salonda bu haritamız var” açıklamasını yaptı.

Bu sırada bir görevli geldi, haritayı duvardan aldı, salon dışına çıkardı.

Gergin bir havada, buz gibi bir başlangıç oldu.

Kalkıp gitmek vardı, ama biz de tavır koyup haritayı kaldırtmıştık.

Yemek servisi başladı, anlatmaya gerek yok o bölgenin meşhur kaburga dolması ve diğerleri…

Yemeğin bir bölümünde “iş” konuşmaya başladık.

Ben düşüncelerimizi anlatıp bitirdiğimde, Nihat Barzani açıktan, “Biz Barzani ailesi olarak bu projelerinizin neresindeyiz?” diye sordu.

Öyle ya, biz Irak’ta iş yapıp para kazanacaktık, bu kazançta Barzani ailesinin payı ne olacaktı?

Veya tersinden okursak sorduğu soru, “Bize iyi bir pay vermeden bu işleri yapamazsınız” demekti.

Ne demek istediklerini anladım, tartışmanın anlamı ve faydası yoktu, “Zamanı gelince elbette düşüneceğiz” deyip konuyu kapattım.

Bu yemek daveti, salondaki Kürdistan haritası ve Nihat Barzani’nin o sorusu, bizim “Kuzey Irak defteri”ni kapatmamıza neden oldu.

Şimdi düşünüyorum da, “İyi ki kapatmışız” diyorum.

Para kazanmak uğruna, onurumuzu ve ülkemizin itibarını satamazdık.    

 

Şimdi anlatmak istediğimi anlatabildim mi?

Geldik yazının sonuna…

Bilmem anlatmak istediğimi anlatabildim mi?

“Barzani…”, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun söylediği gibi, “bizim önemli bir müttefikimiz” olamaz.

Onlar “Büyük Kürdistan”ın peşindeler ve bunu da hiçbir zaman gizlemiyorlar.

Devletimizin o bölgede istihbaratı yok mu, gitsinler baksınlar bakalım, o 20 ilimizi içine alan Kürdistan haritası, Kuzey Irak’taki resmi dairelerde, Barzani’nin yönetim yeri Selahaddin’de her duvarda asılı duruyor mu, durmuyor mu?

Barzani ailesine ait RUDAW TV’de, o her gün bilmem kaç kez yayınlanan hava raporunda, Sivas’a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki 20 il Kürdistan sınırları içinde gösteriliyor mu gösterilmiyor mu?

Bu nasıl “müttefikimiz” böyle?

PKK ve PYD terör örgütü yöneticileri… Barzani ailesi… Bunların hepsi kanka!

Ve biz, ülkemizi parçalamak isteyen Barzani’yi “müttefikimiz” ilan ettik, paçavralarını göndere çekerek “varlığını” tanıdık.

Yazık bize!

Neymiş?

Barzani, PKK ve PYD’yi istemiyormuş.

PKK ve PYD ile savaşıyormuş…

Masal bunlar!

Barzani’nin de, PKK’nın da, PYD’nin de tek bir hedefi var, güzel ülkemizi parçalamak.

Ve bunların hepsi, emperyalist ülkelerin piyonu!

Bunu görelim artık!

Bu kadar kör, bu kadar sağır, bu kadar dilsiz olmayalım.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar M.Tanzer Ünal - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

04

osman han - Teşekkürler Tanzer Bey. Bizzat şahit olduğunuz izlenimler olauyı çözüyor. Konunun hükümetin millete kabul ettirmek istediği gibi olmadığını anladım. Vatana ihanet nedir biraz düşününce ortaya çıkıyor.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 21 Mart 18:15
03

hayırcı - O BÖLGEDE GÖREV YAPMIŞ, OSMAN PAMUKOĞLU VE ERDAL SARIZEYBEK'İN NEDEN HAYIR DEDİĞİ DAHA NASIL ANLATILIR?..

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 21 Mart 18:15
02

Osman ESEN - Kaleminize sağlık. Masabaşı ve tv lerin demirbaş gazetecileri acaba sizin onda birisi kadar o bölgelere gitmişler midir? Sahadan bi haber olan haberciler kendilerine ne denirse onu söyleyerek hem mesleklerine hem vatanlarına hem de insanına ihanet etmiş oluyorlar. Sahaya inice neyin ne olduğunu tüm çıplaklığı ile görüyorsunuz.Sonrasında kimse size kendi hikayesini yutturamaz.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 21 Mart 18:15
01

kamuoyu - barzani akp nin dostu gayet iyi ilişkiler gidiş gelişler var. ama TÜRKLERİN dostu olup olmadığına halkımız kara verir

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 21 Mart 18:15


Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler