BAYRAM SOHBETLERİNİN KONUSU

Bu sene Ramazan Bayramı vesilesiyle bir araya gelen akraba ve dostların birinci konusu “MHP kurultayının” yapılıp yapılamayacağı. Sadece MHP camiasında değil, özellikle muhalefetin ama tüm Türkiye’nin gündeminin ilk sırasında MHP var.

Peki, bunca ağır terör saldırısına muhatap olan ve bir haftada yüz şehit verilen bir ülkede bir partinin kurultayı neden gündemin ilk sırasında? Havaalanlarında, tren garlarında, otogarlarda güvende olmadığını hisseden insanların kafasındaki ilk mesele acaba neden MHP kurultayı?

Yargıtay ve Danıştay kadrolarının bir anda tasfiye edilip, bütün üyelerin bir tek kişi tarafından atanmasının yolunu açan kanunun çıkması vatandaşın neden ilgi alanı dışında?

Önemli yatırımlardan Osmangazi Köprüsü’nün açılışı bile neden toplumumuzda ortak bir gurur ve heyecan yaratamadı. Osmangazi Köprüsü ve Ağustos ayında açılacağı bildirilen 3. Köprü (Yavuz Sultan Selim) neden sevinçli bir gündem maddemiz olamadı?

Rusya’dan yazılı, sözlü özür dileyerek de olsa ilişkilerin düzeltilmesi çok önemli bir konu idi. Turizmciler hariç ilgilenen pek yok.

İsrail’den yazılı özür alamadan, sadece 20 milyon TL kan parası karşılığı (İsrail’in Gazze’deki ablukasını tanıyarak, meşrulaştırarak) yeniden dost olmaya karar vermemiz de halkımızın öncelikli gündeminde değil. “One minute” zamanı “Mavi Marmara gemisini ben gönderdim” diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdi İHH’lılara “giderken bana mı sordunuz” diye çıkışarak sorumluluğu İHH’ya yıkıvermesi de sanki ilgimizi çekmiyor gibi.

Bunlara rağmen kitleler terörün şiddetlenerek devamı etmesi ile açılım sürecindeki hatalar ve Suriye’deki yanlış politikalar arasındaki bağı sezmektedir.

Yargının bağımsız ve tarafsız olmaktan çıkarılması, tek kişiye bağlanmasının 17/25 Aralık’tan açılım sürecine, sıfırlama tapelerinden ayakkabı kutularındaki paralara, hırsızlık, yolsuzluk ve vatana ihanete varan suçlamalardan kurtulma çabası ile alakalı olduğunu hissetmektedir.

“Tasada, sevinçte, kıvançta” birlik olamayan, duygusal olarak ikiye, üçe bölünmüş bir toplum olmaya doğru gidişimizin, iktidarın “bizimkiler ve ötekiler” söyleminden kaynaklandığını fark etmektedir.

Kitleler dış politikada “biz bu haltı niye yemiştik?” dedirten U dönüşlerin de 14 yıllık tek parti iktidarının önceki tezlerinin iflası olduğunu da idrak etmektedir.

Bütün bunları sezen, fark eden ama “bunlar gitmezler” çaresizliği içinde kıvranan kitleler MHP’deki değişim hareketinde bir çıkış ışığı gördüler. Ancak ve ancak MHP tabanından gelen değişim talebinin gerçekleşmesi halinde tek parti iktidarının sona erebileceği, bu tek partinin başımıza sardığı belalardan kurtulabileceğimiz duygusuna kapıldılar.

İktidarın yargıyı, emniyeti, valiliği kullanarak kurultayın yapılmaması için müdahil olması, MHP yönetiminin değişmemesi için verdiği destek de kitlelerin bu kanaatini beslemekte.

İktidar kanadının ve yandaş medyanın var güçleriyle Devlet Bahçeli ve ekibinin kalması için verdikleri destek, böylece kurulu düzenin devamını sağlamaya yönelik tavrı da, MHP muhalefet hareketinin sonuçlarının Türkiye’nin “beka meselesi” olduğunu göstermekte.

Bahçeli ve ekibinin kendisini seçen delegelerin önünde hesap vermekten kaçması, sıradan bir “koltuk sevdasıyla” açıklanamayacak, onların iradelerini de aşan “üst akıl projeleriyle” izahı mümkün bir demokrasi ayıbı.

Daha da vahim olanı böyle bir ayıba hukukun ve adalet sisteminin alet edilmesidir.

Bu günler de geçecek..

Fakat bu çirkinliklere yol açanlar tarihin kara sayfalarında yer almayı şimdiden garantilediler…

 

19 HAZİRAN’DA HATA MI YAPILDI?

Şimdi MHP muhalif hareketinin 19 Haziran’da yaptığı hatalar sonucu kurultay yapılmasının çıkmaza girdiği tezi işleniyor.

İşin garibi Meral Akşener’in rakibi olan Genel Başkan adayları arasında da bu teze destek verenler var. Kendileri de dâhil tüm delegelerin oy birliği ile geçen tüzük değişikliklerinin yapılmaması gerektiği, 2/3 çoğunluk gerektiği… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin bu sebeplerle “ihtiyati tedbir kararı” verdiği propagandası yapılıyor.

Oysaki mahkeme verdiği kararın gerekçesini açıklamadı.

Mahkeme, Kurultaya katılmadığı için dava açma yetkisi bile olmayan, Kurultay kararlarından zarar görme ihtimali olmayan bir üst kurul delegesinin (Bahçeli’nin has adamı Cemal Enginyurt’un) açtığı davayı kabul dahi etmemeli idi. Üstelik MHP Genel Merkezinin davada hasım (davalı) gösterilmesi yanlıştı. Dosyada delege listesi, kurultay tutanakları gibi hiçbir delil yoktu.

Siyasi Partiler Kanunu’nun 14/10 maddesi hükmüne göre “toplantı yeter sayısı” üye tam sayısının salt çoğunluğu ve “karar yeter sayısı” ise hazır bulunan üyelerin salt çoğunluğu olduğu açıktır. Siyasi Partiler Kanununun açık hükmüne rağmen Medeni Kanundan hüküm çıkararak toplantı yeter sayısında 2/3 çoğunluk aranması da hukukun zorlanmasıdır.

Elbette Çağrı Heyeti Mahkeme Kararı ile belirlenen gündem ile bağlıdır. Ama kongre başladıktan sonra partinin asli sahibi olan delegelerin teklifi ile gündeme yeni maddeler eklenebilir.

Bu şartlarda, bir kişinin talebi ile 660 delegenin aldığı kararları etkisizleştiren bir kararı eleştireceğine bir genel başkan adayının “19 Haziran’da Meral Akşener yüzünden hata yapıldı” demesi gariptir. 

Dileğim öncelikle “tedbir” kararını veren Mahkemenin yapılan itirazları değerlendirerek verdiği bu hukuk dışı kararı kaldırmasıdır.

Olmazsa ne olur?

Demokrasilerde çare tükenmez…

“Enseyi karartmayın…” Halka rağmen koltuğa yapışma gayretinde olan hiç kimse başarılı olmamıştır, olamaz.

 

BAYRAMLARIMIZ BAYRAM OLSUN

Sabaha en yakın zaman gecenin en karanlık olduğu andır.

Türkiye’nin iç ve dış terörün doğrudan hedefi olması daha çok şehit haberleri, terör eylemleri ile karşılaşacağımızın göstergesi.

“Komşularla sıfır sorun” hedefiyle başlayanların, “değerli yalnızlık” girdabına düştükten sonra “dostları çoğaltıp, düşmanları azaltmak” hedefine yönelmesi dış politikada yaşadığımız savrulmaların işareti.

Ekonomideki durgunluk hem yapısal sebeplerden ve hem de dünyadaki olumsuz konjonktürden kaynaklanıyor. Daha uzun süre devam edecek gibi.

İnsan yetiştirme düzenimiz çok başarısız. Hükümetin gayesi kaliteli insan yetiştirmek yerine İmam Hatip sayısını çoğaltmak.

Görünen o ki, yakın zamanda dünyadaki gelişmişlik açısından ülkeler sıralamasında daha gerilere düşeceğiz. Daha müreffeh, daha gelişmiş toplum olma hayallerimiz yine ertelenecek.

“Adaletin devletin temeli” olduğunu her geçen gün daha çok hissediyoruz. Çünkü adalet sitemi çökmüş, devletin temelleri çatırdamakta.

Ama çok da karamsar olmayalım.

Bazen bir şey değişir, her şey değişir.

Her şeyi değiştirecek bir şeyin değişikliği için elimizden geleni yapmak zorundayız.

Bunu başarabilirsek bayramlarımız bayram gibi olacak.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ruhittin Sönmez - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler