Bu coğrafya

Bundan birkaç yıl önce her sabah yeni bir bomba haberi ile uyanacağımız söylense inanmaz, o günlerin meşhur sözü “komplo teorisi” derdik.

Ne yazık ki artık güne “nerede bomba patladı, kaç masum insan öldü” sorularına cevap arayarak başlıyoruz.

Çok değil birkaç yıl önce Türkiye Ortadoğu’da örnek gösterilen lider bir ülke iken bugün ülkemiz, Ortadoğu’nun Lübnan’ı olma yolunda ilerliyor.

İstanbul gittikçe Beyrut’laşıyor.

Bir tarafta savaş ve bomba, diğer tarafta normal hayatın devamı söz konusu.

Yurtdışı basınında 20. yüzyıl başında Osmanlı için söylenen “hasta adam” sözünü bugünlerde Türkiye için “Avrupa’nın hasta adamı Türkiye mi?” şeklinde yeniden gündeme taşıyan yazılar yazılmakta.

Kısaca ülkemiz için saatin ibresi tersine dönmektedir.

Ülkemiz bir kez daha dar boğaza girmiştir.

Sık sık belirttiğim gibi bu topraklarda yaşamanın bedeli geçmişten beridir çok ağır.

Bir yandan iyi yönetilirse dünyadaki oyun kurucu devletler arasına girmeyi sağlayan bu coğrafya, iyi yönetilmezse üstünde yaşayanları varoluş mücadelesine götürebilecek kadar büyük tehlikeler içermekte.

Dolayısıyla bu coğrafya yöneticiler için de zordur.

Çünkü yöneticilerin yetkinliklerini kısa sürede ortaya çıkarır.

Her ne kadar yöneticiler başarısızlıklar karşısında çeşitli mazeretler üretse de bu coğrafya tüm mazeretleri geçersiz kılacak olaylara sahne olma özelliğini taşır.

Günümüzde yaşananlar da adeta yukarıdaki durumu ispatlıyor.

Zira bir ülkenin güvenliğinden ve huzurundan yöneticiler sorumludur.

Yöneticilerin yetkinliğini çok çabuk ortaya çıkaran bu coğrafyada diğer taraftan Sanayi devriminden itibaren literatüre giren kitle- iktidar ilişkisinin en çarpıcı örneklerini de görmekteyiz.

Mesela günümüzde iktidarın “şahane” bir kitle yönetimi modeli sergilediğini görüyoruz.

Bu kadar sık bomba patlayan bir ülkede halkın iktidardan hesap sor(a)maması başka nasıl izah edilebilir?

Bahsi geçen yönetimin dayandığı en temel kavram ise “tehdit algısı”dır.

Coğrafyanın da zemin hazırladığı bu kavram ve iletişim araçları vasıtasıyla kitlelerin iktidarın istediği noktaya rahatlıkla gelebildiğini müşahede etmek zor değil.

Zira yaşadığımız coğrafya itibariyle kitlelerin kendini sürekli tehdit altında hissetmesi adeta kaçınılmaz olduğu için bu algıyı iyi yöneten iktidar aynı zamanda kalıcılığını sağlamlaştırmaktadır.

İşte asıl mesele de burada başlıyor:

Çünkü kitleleri yönetmeye odaklanarak kalıcılığı sağlamak, ne yazık ki bu coğrafyada kalıcı olmak anlamına gelmiyor.

Çünkü siz doğru politikalar ile bu coğrafyada kalıcılığı sağlayamazsanız, akıbetiniz yönettiğiniz kitlelerle beraber yok olup gitmeniz olacaktır.

O nedenle ülkede kalıcılığın coğrafyada kalıcı olmayı sağlayacak politikalardan geçtiğini unutmamak lazım.

Bu coğrafyanın altında yatan tarihi miras bunun en güzel örneği olsa gerek…

Saygılarımla…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nihal Özgirgin - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

02

misafir - nedense ben söylediğin şeylerin hiç birini göremiyorum. acaba siz suriye hakkında yazacağınız yazıyı yanlışlıkla türkiye için mi yazdınız.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 07 Ocak 18:15


Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler