İktidarın gölgesinde tarih yazmak

“Tarih nedir?” sorusuna birçok ilim insanı değişik tanımlamalarla cevap vermiştir.

Bu tanımlamalar arasında yakın dönemde ortaya çıkan Annales Okulunun kurucularından March Bloch’un “zaman içinde insanın ilmi” şeklindeki tarifi tarihe yeni bir boyut katmıştır.

Ona göre tarihin merkezinde “insan” yer alır.

İnsanın esas unsur olduğu bir tarih anlayışında tabiidir ki insanın zaafları da tarih yazımına yansır.

Bu bağlamda insanın hem zaafını hem de gücünü temsil eden “iktidar olma/kalma arzusu” tarihi ve tarihçiyi etkileyen önemli bir unsurdur.

Şöyle ki:

İktidarı elde edenlerin temel gayesi iktidarlarını sağlamlaştırmak için kendi meşruiyetlerini tanımlamak ve kabul ettirmektir.

İşte bu noktada tarihçi devreye girer ve iktidarın meşru tarihi dönemin tarihçisi tarafından yazılır.

Dolayısıyla her iktidar kendi tarihini yazar.

Mesela Osmanlı İmparatorluğu kurulma aşamasında iken kendi meşruiyetini Oğuzların Kayı boyuna dayandıran bir tarihi geçmiş ile sağlamaya çalışmış, saygınlığını sorgulayan muhaliflere karşı meşruiyetinin altını tarih ile çizmiştir.

Türkiye Cumhuriyet’i kurulduğunda ise geçmişini 1299 ile başlatan tarihe karşılık bu geçmişi Göktürklere yani İslam öncesine kadar götüren bir tarihi gerçeklikle kendi iktidarının tarihini yazmıştır.

Günümüzde de “Yeni Türkiye” sloganına uygun olarak yeni bir tarih yazımına şahit olmaktayız.

Bu minvalde daha önce kimsenin pek bilmediği ve Osmanlı döneminde yaşanan savaşlar kutlanmaya başlanırken, Cumhuriyet’in kurulmasına neden olan tarihi olaylar “bir şekilde” kutlan(a)mamaktadır.

Bu duruma en güzel örnek bu sene gündeme gelen “Kut’ül Amare” savaşıdır.

Bugüne kadar ismini kimsenin bilmediği savaş birden önem kazanmış, Çanakkale’den sonra kazanılan ikinci büyük zafer olarak birçok etkinlikle kutlanmıştır.

Bu noktada yine bazı tarihçiler devreye girmiş ve bu savaşın önemine dair yazılar yazmışlardır.

Kısacası kanaatimce iktidarın gölgesinde tarih yazımına güncel bir örnek kazanmış bulunmaktayız.

Tarihte yenilik olarak adlandırılan her şeyin temelde kendinden öncekini değiştirmeye veya reddetmeye yönelik bir eylemi içerdiği hepimizce malumdur.

Ancak yine tarih gösteriyor ki toplumlarda meydana getirilmek istenen her yenilik beraberinde kaosu da getirebilmektedir.

Özellikle tarih gibi milletlerin hafızaları üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılan “yenilikler”in kimlik bunalımı gibi felaketlere yol açabileceği ve buna bağlı kaostan öncelikle iktidarların zararlı çıkacakları unutulmamalıdır.

Dolayısıyla ülkemize dair öngörülen “yenilikler”in bizleri geri dönüşü olmayan felaketlere sürüklememesi açısından çok yönlü düşünülmesi ve toplumu “birleştirici” nitelik taşıması, yine tarihin bize gösterdiği önemli bir gerekliliktir.

Umarım gereği gerektiği gibi düşünülür…

Saygılarımla… 

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nihal Özgirgin - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler