İslam ve Mahremiyet

Bu günlerde sıkça, İlahiyat Fakültesi öğrencisi iken, Fıkıh derslerimizden birinde zina ayetlerini ele alan hocamızla konuya dair yaptığımız bir değerlendirmeyi hatırlıyorum.

İlgili ayet şöyle buyurur:

“Kadınlarınızdan zina yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin…” (Nisa, 15)

Yani hadiseyi görmüş olan dört şahit getirildiği takdirde zinanın tespiti kabul edilecek aksi halde zina isnadında bulunmak mümkün olamayacaktır.

Buna rağmen bir kadına zina isnad edenler ise cezalandırılacaktır (Nur, 4).

Ayeti ele alırken Hocamız bir soru sordu bize:

“Peki, bugünün şartlarında, görgü şahidi olmaksızın, teknolojik olarak ve tıbben böyle bir hadiseyi ispatlamak daha mümkün iken, ayet neden olayın tespitini ve zina isnadını muhakkak dört şahit getirmeye bağlı kılmış olabilir?”

Evet, haklıydı.

Eğer maksat sadece ispat olsaydı, ayetin böyle bir sınırlama getirmesini anlamak oldukça zor olurdu.

Hocamız devam etti:

“Acaba bugünkü imkanlar doğrultusunda zina tespiti söz konusu olursa bu ayetin hükmü geçerliliğini yitirecek mi? Yani bu imkanlarla da isnad yapmak dinen mümkün mü?”

Ayet göz önüne alınınca mümkün görünmemektedir. Zira çok net bir kural konulmuştur: Dört şahit gerekliliği.

Bu noktada Hocamız bir soru daha sordu:

“Böylesi bir hadiseye bizzat tanıklık etmiş “dört şahit” getirmek mümkün müdür?”

İmkansız denemese de imkansıza yakın olduğunu kabul etmek zorunda kaldık.

Can alıcı soru ise bundan sonra geldi:

“Peki, o halde kişi gözüyle görse bile dört şahit getirmeden isnad edemeyeceği zina hadisesinin isnad ve ispatının bu kadar zorlaştırılmasının hikmeti ne olabilir?”

Sorusuna yine Hocamızın verdiği cevap şu oldu:

“İnsanların izzetini ve kamunun huzurunu güvenceye almak olarak düşünebiliriz.”

İşte bu noktada İslam ahlakının çok önemli bir ilkesinin bu ayetle Müslümanlara bir kez daha işlenmeye çalışıldığını gördüm:

Edeb.

Zira bu ayet ile insanın mahremiyetine giren ve insanları kolayca zan altında bırakabilecek, bu zannın bertaraf edilmesi oldukça zor olan bir konuda Müslümanların ileri geri konuşması, bu hadiseleri kamuya malzeme haline getirmesi ve insanların şerefleriyle oynanmasının önüne geçilmesi söz konusudur.

Yani bir mümin, başkasının mahremiyetini ulu orta ağzına alamaz.

Dolayısıyla edebini her anlamda muhafaza etmek ve bu konuları vazife edinmekten kaçınmak zorundadır.

Aksi halde, eğer Müslümansa, iman ediyorsa, “dört şahit” getiremeden yaptığı her isnad, İslam’a göre kişiyi, had cezası ve şahitliğinin kabul edilmemesi gibi izzet ve şerefinin sorgulanmasına kadar götürecek bir takım hükümlerin muhatabı haline getirecektir.

Bugün insanların iffet ve mahremiyetleri üzerinden “dava” gütmeye çalışan bazı “dindar Müslümanlara” duyurulur…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Banu Gürer - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler