“Kadın çalışmalı mı?”
“Kadının çalışması sakıncalı mı?”
“Kadının çalışması dinen caiz mi?”
Sorular tanıdık geldi mi?
Evet, bu hafta Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız’ın yaptığı açıklamalar, gündemi bu sorular bağlamında oldukça hareketlendirdi.
Sanayileşmenin yan etkisi olarak ortaya çıkan tartışma konularından biridir bu…
Neden mi?
Çünkü “kadının çalışmasının doğru olup olmadığı” meselesi kadının çalıştığı iş kollarının değişmesine bağlı biçimde tartışma konusu haline geliyor…
Bu sadece bizde böyle değil üstelik…
Batı’da da benzer bir durum var…
Daha doğrusu vardı…
Ancak bizdeki tartışma bir şekilde gelip dine dayandığı için niteliği farklı.
Ve bu tartışma “kız çocuklarının ne kadar okuması gerektiği” meselesinin “modernleşmiş” biçimidir de diyebiliriz…
En azından ben böyle yorumluyorum.
Bu yorumu yaparken temel dayanağım konunun çifte standartlı olarak ele alındığını düşünmem…
Maksadımı şöyle izah edeyim:
Kadının çalışma hayatı ne zaman başlar?
Sanayileşme ile başladığını düşünüyorsanız yanılırsınız.
Kadının yaratılışına kadar gider bu başlangıç.
Zira kadın tarihin her döneminde çalışmıştır.
Hayır, evi kastetmiyorum.
Ev işlerini zaten “işten” saymıyoruz, değil mi?
Tarımı kastediyorum.
Tarımda çalışmanın şartlarını bir düşünelim:
Tarımda çalışmanın şartları kadın için çok mu rahat?
Bu şartlar kadının güvenliğini ve mahremiyetini sağlamaya çok mu elverişli?
Hele bazı bölgelerimizde kadınların bu işleri erkeklerle beraber yüklenmek yerine “erkeklerin yerine” sırtladıklarını da bir düşünelim…
Bu kadınların eşlerine ve çocuklarına “kaliteli zaman” ayırma imkanları çok mu fazla?
Peki, siz hiç bu kadınların çalışmasının gerekli olup olmadığının sorgulandığını duydunuz mu?
Ben duymadım.
Duyan varsa lütfen bilgi versin.
Fakat ne zaman ki tahsil yapmış şehirli kadınlar çalışma hayatına girmeye başlıyor, tartışmalar kaldığı yerden hararetle devam ediyor…
Neden?
Çalışma hayatının zorlukları sebebiyle demek konunun çok yüzeysel bir izahı demektir.
Zira çalışma hayatının zorlukları olduğunu kabul etmekle beraber, bu zorlukların üstesinden aile hayatına sıkıntı getirmeden başarıyla gelen kadınların sayısı az mı?
Ya da aynı zorlukların altında ezilen erkekler yok mu?
Dolayısıyla çalışma şartlarının iyileştirilmesi üzerinden tartışılması gereken bir konu neden ağırlıklı biçimde cinsiyete bağlı olarak ele alınıyor?
Din sebebiyle demeyin lütfen!
Zira Yıldız da ifade etmiş ki dinde “kadının çalışmamasına dair” bir nas yok…
Kadınlara okuma yazmayı bırakın, “savunma” derslerinin bile aldırılmasını tavsiye eden bir dinin böyle bir nas koyması beklenebilir mi?
Peki, o halde mesele nedir?
Buyurun, cevabı birlikte verelim…
Not: Geçen hafta Osmanlıca ile ilgili kaleme aldığım yazıda, Osmanlıcanın zorunlu değil seçmeli ders olarak konulmasını uygun gördüğümü ifade etmeyi ihmal ettiğimi fark ederek burada belirtmek isterim.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.