“Hoca”nın belediye başkanlığı…
********
Dün sizlere, halkın “Hoca” diye hitap ettiği Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i ve Büyükerşen’in rektör olarak Eskişehir’e kazandırdıklarını anlatmıştım.
Demiştim ki…
*O, “çok özel” bir insan.
*O, “çok yönlü bir insan”.
*O, bir profesör.
*O, bir gazeteci.
*O, bir heykeltıraş.
*O, bir karikatürist.
*O, bir tiyatro sanatçısı.
*O, iyi bir yönetici.
*O, iyi bir belediye başkanı.
Devam etmiştim…
*Eskişehir’in kaderi, 1982 yılında Hoca’nın rektör seçilmesiyle değişmeye başladı.
*Eskişehir, 32 yıldır Hoca’nın yörüngesinde.
*Eskişehir, bugün “üniversite kenti” ise “Hoca” sayesinde…
*Eskişehir’de 2 üniversitede, 27 fakültede ve 11 yüksekokulda 100 bin öğrenci öğrenim görüyor.
*Anadolu Üniversitesi’nin “açıköğretim” sistemine 2 milyon 479 bin öğrenci kayıtlı.
*Bu yapı, “Eskişehir’i Eskişehir yapan” yapı… Bu yapıyı kuran da “Hoca”!
“Hoca”, belediye başkanı seçilince, önce hangi iki projeye başladı?
*******
Bugün sizlere “Hoca”nın belediye başkanlığını anlatmaya çalışacağım.
Eskişehir’e hizmette…
Rektör Yılmaz Büyükerşen, “çıraklık ve kalfalık” dönemini…
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ise “ustalık” dönemini yaşamış.
Hizmetlerini taçlandırmış!
Eskişehir’i “marka şehir” yapmış.
Eskişehir, “görülmeye gidilen şehir” olmuş…
Tıpkı benim gibi, on binlerce kişinin görmek için ziyaret ettiği şehir…
Bu nasıl gerçekleşmiş?
Hoca’yı ilk keşfeden, daha doğrusu kendisine hizmet için fırsat veren kişi, Bülent Ecevit…
Hoca, 1999 seçimlerinde DSP’nin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adayıdır.
Yüzde 44 oy alarak seçilir.
Rektör olarak yaptıkları, belediye başkanı olduğunda yapacaklarının teminatıdır.
Belediye başkanı seçilir, ama pek ortalıkta görünmez.
Klasik siyasetçiler gibi ziyaretçi kabul etmez.
Odası dolup taşmaz.
Partililerle vıcık vıcık bir ilişki içinde değildir.
Bu tutumu bazı çevrelerce “Belediye başkanı olunca Hoca’nın burnu büyüdü” şeklinde yorumlanır.
Halbuki Hoca, ekibiyle birlikte odasına kapanmış, gece gündüz çalışarak Eskişehir’in geleceğini planlamaktadır.
Önceliği olan iki projesi vardır:
*Porsuk Projesi.
*Hafif Raylı Sistem Projesi.
Bu iki proje kentin çehresini değiştirecektir.
Bu nedenle mümkün olan en kısa zamanda yapılmalıdır.
Çalışmalar başlayıp projeler belirli bir noktaya gelince, Eskişehir halkı Hoca’nın neden “sohbet-muhabbet”le zaman kaybetmek istemediğini anlar.
Kent merkezi şantiyeye dönmüştür.
Bir taraftan pis kokan Porsuk çayının zemini temizleniyor, yatağı iyileştiriliyor, üzerindeki köprüler yenileniyor, köprülere heykeller konuyor…
Diğer taraftan tramvay hattının yapımına devam ediliyor.
Halk heyecanlıdır.
Değişimi fark etmiştir.
Kentin gelişeceğini ve güzelleşeceğini görmüştür.
Hoca’ya destek her geçen gün artmaktadır.
O iki ana proje, bugün ne durumda biliyor musunuz?
Porsuk çayının 9 kilometrelik kısmı “kanal” haline getirilmiştir, tekne ve gondollarla “kent içi ulaşımı” yapılmaktadır.
Burada bir not düşeyim…
Belediye, tekne ve gondolları kendi tersanesinde imal etmektedir ve dışarıya da satmaktadır.
Halen Venedik’te kullanılan gondolların biri Eskişehir’den gitmedir.
Raylı ulaşım mı?
Kullanılan tramvay hattı 16 kilometre uzunluğundadır ve günde 90 bin yolcu taşınmaktadır.
Yakında, inşaatı tamamlanan yeni hat da devreye girecek.
Hat uzunluğu 37 kilometreye, günlük yolcu taşıma kapasitesi de 180 bine çıkacak.
Eskişehir’deki raylı sistemi görünce, bizim kentin yöneticilerinin bol bol kulaklarını çınlattım.
Eskişehir 12 yıldır tramvay kullanıyor, biz ise hâlâ projesiyle uğraşıyoruz.
******
İki günde bitiririm diyordum, ama sanırım bitmeyecek.
Eskişehir’i anlatmaya devam edeceğim.
Memleketimden iki insan manzarası… Bunlar, Takdir-i İlahi…
******
İlk manzara, komşumuz Adapazarı’ndan…
Bir siteye giren “maganda”, silahını ateşleyip sağa sola ateş etmeye başlıyor.
Bir binanın balkonunda oturan 20 yaşındaki Berna Kurtuldu, oracıkta can veriyor.
Maganda, yakalanıp karakola götürülüyor.
Karakol binasına girerken gazetecilere söylediği ilginç:
“Söyleyecek bir şey yok. Takdir-i İlahi!”
*******
İkinci manzara ise Elazığ’dan…
65 yaşındaki Aydın Kıyak’ın boğazına sinek kaçıyor.
Arkadaşı, tarım ilacını sulandırıp, “Al şunu iç, sinek ölsün” diyor.
Adam itiraz etmiyor, şurup gibi içiyor.
Bu satırlar yazılırken komadaydı, siz okurken ölmüş olabilir.
Arkadaşına tarım ilacı verene “Neden?” diye soruyorlar.
“Ne bileyim. Takdir-i İlahi!” diye cevap veriyor.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.