MUSUL, dicle nehri kıyısında kurulmuş antik bir şehir. Söylendiğine göre , savunmaya uygun coğrafî konumuyla, verimli topraklara sahip olan şehir, antik çağdan sonra Hıristiyanlığın önemli bir merkezi olmuş , Halife Ömer zamanında İslâm idaresine girmiş ve önemini korumuştur.
1092 yılında Büyük Selçuklu, idaresine giren Musul’da 1871 yılında 18 cami, 300 mescid, 14 medrese, 10 hân, 2 köprü 1 de sur duvarı bulunduğu tarihi kayıtlara geçirilmiştir. Bu eserler, Osmanlı döneminde inşa edilmiştir.
Zengin petrol yatakları bulunan şehir Mondros Mütarekesinden sonra İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Musul, Mütarekeden sonra işgal edildiği için Misak-ı Milli sınırları içerisinde yeralıyordu.
MİSAK-I MİLLİ …..
Misak-ı Milli ; Ulusal yemin olarak günümüz Türkçesine tercüme edilebilir, Türk Kurtuluş Savaşı'nın siyasî manifestosu olan altı maddelik bildirinin adıdır. Bildiri, I. Dünya Savaşı'nı sona erdirecek olan barış antlaşmasında Türkiye'nin kabul ettiği asgari barış şartlarını içermektedir.
Sonuç olarak Musul , itilaf konusu olmuş ve 1926 Ankara anlaşmasına kadar sorun çözülememiştir. 1926’da imzalanan anlaşma ile Irak sınırı kesinlik kazanmış ve Musul Irak topraklarına bırakılmıştır. Yaklaşık 850 yıl atalarımızın olan bu topraklar gene İngiliz oyunu ile elimizden alınmıştır. (Umarım Büyük Allahım , yakın gelecekte , Türk milletine yüreği kadar da , beyin verir.)
BAAS PARTİSİ ….
Baas, Arapçada yeniden diriliş anlamına gelir. 1940 yılında Suriye'de kurulan bu hareketin ilk teorisyenleri Ekrem Havrani ile Mişel Eflak'tır , Eflak, Suriyeli bir Hıristiyan ve bu ideolojinin efsanevi lideridir.
Baas ideolojisi, amaç olarak Ortadoğu'da tek bir Arap devleti kurulmasını benimsemiştir. Partinin sloganı Birlik, özgürlük ve sosyalizmdir. Parti ideolojisi Parti birliğine ve dış baskılara karşı durmaya dayanıyordu. Baas hareketi Suriye'de ortaya çıkmışsa da, Irak'ta da benimsenmiştir. İlk kongresi 1947'de Şam'da yapılan Baas, kısa süre içinde Arap ülkelerinin büyük bölümünde ve öbür ülkelerdeki Arap toplulukları arasında örgütlenmiştir.
Baas Partisi Suriye ve Irak'ta yaptıkları devrimlerle iktidarı ele geçirmişlerdir. Daha tutucu ve ulusçu olan askerî kanadı, 1968'de Irak'ta, 1970'de Suriye'de iktidarı ele geçirmiştir. Baas, Suriye'de Hafız Esed'in ölümünden sonra da iktidarını koruduysa da Irak'taki Baas iktidarı 2003 yılındaki ABD işgaliyle son bulmuştur.
Irak'ta Saddam Hüseyin, Suriye'de Hafız Esed Baas akımının son büyük temsilcileri olmuşlardır. Ama burada çok fazla bilinmeyen bir konu vardır. Suriye’de Sünni nüfus fazla, Irak da ise Şii nüfus fazladır. Buna rağmen Baas ın efsanevi diktatörleri olan Irak Lideri Saddam Hüseyin Sünni ve Suriye Lideri Hafız Esed ise Şii’dir.
ARAP BAHARI ….
Arap Baharı ilk olarak 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta başlamıştır. 18 Aralık 2010 tarihinde Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi kendini yakma girişiminde bulunmuş akabinde bu olayın tesiri ile Tunus halkının ayaklanması üzerine 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali ülkeden kaçmıştır.
Bilindiği üzere Arap halkı çok büyük petrol kaynaklarını elinde barındırdığı için büyük mali kaynaklara sahiptir. Peki, sizce bütün Araplar zengin mi? Hayır, sadece iktidara yakın olanlar, soylu aileler zenginlik içinde yaşarken diğer kesim açlıkla karşı karşıyadır. Çoğunun giyecek kıyafeti bile yokken zengin Araplar en lüks şekilde hayatlarına devam etmektedirler. Arap baharı olayının sebepleri arasında; siyasi yozlaşma, ifade kısıtlaması, gıda enflasyonu, usulsüzlükler, gelir dağılımındaki adaletsizlik, diktatörlük ve kötü yaşam koşulları vardır. Birçok kişinin hayatını kaybettiği bu özgürlük savaşının sonunda garibanların hayatı değiş midir? Hayır. Değişecek midir? Hayır.
Neden bu kadar insan öldü o zaman? , neden hiçbir şey değişmiyor? Neden bir diktatör gidiyor ve yerine bir başka diktatör geliyor ? Asla değişmeyecek çünkü onların Mustafa Kemal’i yok. Çünkü onlara demokrasi, adalet, laiklik gitmedi. Arap Baharı sözde kaldı ve kalacak.
Yönetimde Halk katılımcı ve karar verici olmadığı sürece, güçler ayrılığı korunmadığı sürece, adalet mümkün değildir. Özel hayata müdahale olduğu sürece, özgürlükler kısıtlandığı sürece laiklik mümkün değildir. Laiklik demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. Demokrasinin kuralları işletilmediği sürece adalet ve eşitlik mümkün değildir.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.