Anlamak mümkün değil.
Vallahi de değil, billahi de değil!
Boğazımıza kadar sorun içindeyiz…
Boğazımıza kadar bataklığa batmışıyız…
Başımızda bin bir türlü dert var…
Bunlarla uğraşıp, bütün gücümüzü bu sorunların çözümüne vereceğimize, ülkeyi yönetenler “başkanlık sistemi” sevdasında.
Sanki “başkanlık sistemi” gelince, birileri düğmeye basacak, bütün sorunlar bitecek.
Ülkemiz güllük gülistanlık olacak…
Bu mümkün mü?
Başkan olacak kişi, eline sihirbaz değneğini alıp, “Ne sihirdir ne keramet” diyerek her şeyi düzeltecek mi?
Bu mu bekleniyor?
Söyleyin Allah aşkına!
Ne olur, birisi çıksın da söylesin!
Ülkemizi 15 yıldır kim yönetiyor?
Bu yönetenlerin, şimdiye kadar yapmak isteyip de yapamadığı tek bir şey var mı?
Tek bir şey…
Ne istediler de yapamadılar?
İsteyip de çıkaramadıkları bir kanun var mı?
İsteyip de değiştiremedikleri bir bakan var mı?
Seçimle gelen başbakanı bile değiştirdiler…
Ahmet Davutoğlu’nu fırlatıp attılar, yerine Binali Yıldırım’ı başbakan olarak atadılar.
Kimse, engel olabildi mi?
Kimse, ağzını açıp bir şey söyledi mi?
Yasama ellerinde…
Yürütme ellerinde…
Yargı ellerinde…
“Üç güç”, oldu “tek güç”!
İstedikleri gibi davranıyorlar…
İstediklerini alıyorlar satıyorlar, yapıyorlar…
Muhalefet yok, engelleyen yok, denetleyen yok!
“Kendi başına buyruk” denir ya, aynen öyle.
Durum böyle olduğu halde…
Sevgili okurlarım, durum böyle olduğu halde, yaşadığımız sorunların nedeni “parlamenter sistem” olarak gösteriliyor.
“Başkanlık sistemine geçilince Türkiye tüm sorunlarından kurtulacak” algısı yaratılıyor…
“Başkanlık gelecek, Türkiye kurtulacak…”
Sloganları bu!
Güçlü hükümetler için başkanlık sistemi gerekliymiş…
Tekrar soruyorum…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğundan bugüne kadar, son 15 yıldır iktidarda bulunan hükümet kadar "güçlü hükümet” gördü mü?
Kendi ifadeleriyle “fiili durum” yaratıp…
Her istediğini yapabilen…
Her kanunu çıkarabilen…
Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay’ı takmayan…
Devletin bütün güçlerini elinde toplayan…
Başka bir hükümet gördü mü Türkiye?
Görmedi…
Görmediğine göre, yaşadığımız olayların suçunu “parlamenter sisteme” yüklemek, haksızlık!
Başkanlık sistemi gelince…
Şimdi soruyu tersinden soralım…
Başkanlık sistemi gelince, hükümet, bugüne kadar yapamadığı neyi yapacak?
İstediği her şeyi yapıyor…
Siyasetse, siyasetin içinde…
Milletvekillerini belirlemekse, belirliyor…
Üst düzey bürokratları atamaksa, atıyor…
Bakanlara söz geçirmekse, hepsi “el pençe” emrinde…
Söylediği her söz, “kanun hükmü”nde!
Daha ne olacak?
Bence, başkanlık sevdasından vazgeçelim
Sevgili okurlarım, içinde bulunduğumuz kötü şartlarda, Türkiye’nin gereksiz şeylerle uğraşarak zaman kaybetme lüksü yok!
Görüyoruz…
Başkanlık sistemi…
*Toplumu daha geriyor.
*Toplumu daha kamplaştırıyor.
*Toplumun sinir telleriyle daha fazla oynuyor.
*Toplumu daha fazla umutsuzluğa sürüklüyor.
Bence, bu sevdadan vazgeçelim!
Önümüze bakalım, işimize bakalım…
Felaket bir yıl geçirdik…
Yeni yılın sabahında yeni bir felaketle uyandık.
İstanbul Ortaköy’de yeni bir katliam, 39 can kaybı…
Her yeni katliamda, bir öncekileri unutuyoruz.
Artık katliamlara alıştırıldık…
En kötüsü de bu!
Eğer ölümler, eğer katliamlar toplumda kanıksanır hale gelmişse, toplum uyuşmuş demektir.
Şu halimize bakar mısınız?
Ülkemiz planlı bir şekilde, her gün bombaların patladığı, her gün katliamların yapıldığı bir “Ortadoğu ülkesine” dönüştürülüyor.
Can kayıpları bir tarafa…
Yarattığı huzursuzluk bir tarafa…
Böyle bir ülkeye turist gelir mi?
Böyle bir ülkede yatırım yapılır mı?
Böyle bir ülkede sanayi ve ticaret gelişir mi?
Amaçları belli…
Türkiye’yi çökertmek!
Her yönden, ekonomik yönden, sosyal yönden, ticari ve turizm yönünden…
Biz bugünleri yıllar öncesinden görüp yazıyorduk…
Bu köşenin düzenli okurları bilirler…
Biz, bugünleri yıllar öncesinden tahmin ediyor, görüyor ve yazıyorduk.
*Türkiye üzerine oyunlar oynanıyor…
*Ülkemiz parçalanmak isteniyor…
*Terör örgütleri ABD’nin güdümündedir…
*”Arap baharı”, emperyalist ülkelerin oyunudur…
*Kısa adı BOP olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin Sevr’den farkı yoktur…
*Komşu ülkelerin işlerine burnumuzu sokmayalım, biz onların işine burnumuzu sokarsak onlar da bizim işlerimize burunlarını sokarlar…
*Önlem almazsak, yanlış yapmaya devam edersek, yeni bir Kurtuluş Savaşı yaşamak zorunda kalabiliriz…
Diyorduk.
Diyorduk, ama bizim bu yazdıklarımız “AKP düşmanlığı” olarak görülüyordu.
İşte geldiğimiz nokta!
Devletimizin zirvesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan da sonunda yeni bir “Kurtuluş Savaşı”ndan söz etmeye başladı.
Yapılacak tek bir şey var
Bu saatten sonra “Sen yaptın, ben yaptım” tartışması anlamsız.
Şu oldu bu oldu, ülkemiz bu hale geldi.
Şimdi, bu kıskaçtan bu zor durumdan nasıl kurtuluruz, bunun derdine düşmeliyiz.
Tek işimiz bu olmalı.
Ama öyle sistem değiştirerek, başkanlık sisteminden, bir kişiden medet umarak değil!
Ne yapılmalı, ne yapmalıyız?
*Önce toplumsal barış sağlanmalı… Toplum felaket kamplaştı, kamplaşmaya da devam ediyor. İktidar “benden olanlar ve benden olmayanlar” ayrımını bırakmalı. Kendisi gibi düşünmeyenlere de el uzatmalı, onları düşman gibi görmemeli, söylediklerini dinlemeli.
*Ülke olarak ekonomik, sosyal ve siyasal durumumuzun tespiti yapılmalı, toplumun bütün kesimleri, içinde bulunduğumuz şartlara uymaya çağırılmalı.
*Mümkün olan en kıza zamanda, “tüketim ve borç ekonomisi”nden vazgeçip, “üretim ekonomisi”ne geçmeliyiz. Emperyalist ülkelerin ekonomik kıskacından kurtulamazsak, siyasi yönden özgür olamayız.
*Bunları yapabilmek için farklı bir yönetim biçimine geçmeliyiz. Tek parti yönetimi yerine, bu zor dönem için “Milli Güçbirliği Hükümeti” kurulmalı. Herkes elini taşın altına koymalı. Yapabileceği bir şey varsa, dışarıdan gazel okuyarak değil, yöneterek yapmalı… Eller hep birlikte taşın altına konduğunda, taş eli ezemez, eller o taşı kaldırır atar!
*Geldiğimiz nokta çok ciddi! Bu oluşan yükü öyle bir kişi, bir grup kaldıramaz. Vatanını milletini seven herkes, her siyasi düşünce, her sosyal kesim, bu yüke omuz vermeli, sorumluluk almalı! Zaman kaybetmeden hemen! Unutmayalım, yarın çok geç olabilir.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Ahmet - Maalesef siyasi iktidar hatasında ısrar ediyor,halkımızında sayısal olarak ciddi bir kesimi desteğine devam ediyor,şu anda bir iki anket sonucu biraz ümit verici fakat Erdoğan ne yapar ne eder alır.Ancak şu bilinmeli başkanlı gelirse maalesef ülkemiz asla huzur bulmayacak, bu coğrafya kafamıza geçecek,bunun birçok nedeni var, bizim gibi ülkeye kör topalda olsa demokrasi şarttır.
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.