Vali Ercan Topaca ile makamında yaptığımız sohbetin birinci bölümünü dün yayımlamıştım.
Bugün ikinci bölüm…
Sohbete tuz, obezite ve baklava ile başlamıştık.
Sonuna doğru ciddileştik.
Güncel konulara geçtik.
En güncel konu, “kaset savaşları” idi…
Derince Belediyesi’nden sonra, Kartepe Belediye Başkanı Şükrü Karabalık hakkındaki kaset de ortalığı karıştırmıştı.
Vali Bey, birinci kasetin CHP Milletvekili Haydar Akar kaynaklı olduğunu biliyordu da, ikinci kasetin Facebook sitesine kimin tarafından servis edildiğini bilmiyordu.
İlgililere talimat vermiş, bu konuda bilgi istemişti.
“Kaynak, yine Haydar Akar” deyince şaşırdı.
Sonra birlikte, özellikle ikinci kasetin hangi yollarla Haydar Bey’in eline geçmiş olabileceğine dair fikir yürüttük.
**********
Diğer bir konumuz Maşukiye’deki taş ocağı…
“Biz prosedürü tamamlayıp dosyayı Ankara’ya gönderdik, gerisi ilgili bakanlığın takdirinde” dedi Vali Bey…
Bu arada bir de müjde verdi.
Aslında iki müjde…
TOKİ, Alikâhya’daki 33 bin kişilik stadın ihalesini yapmış.
İhaleyi üstlenen firma 2 ay içinde çalışmaya başlayacakmış.
Birinci müjde bu!
İkincisi…
Doktor, iyi olacak hastanın ayağına gelirmiş ya…
Stadın yapılacağı alandan çıkartılan taşlar, hızlı tren hattı için gerekli olan taş malzemesi ile aynı vasıfta imiş.
Hızlı tren hattı için bu bölgeden taş çekimine başlanmış.
Ne güzel değil mi?
Şimdilik Maşukiye’deki taş ocağı kurtulmuş görünüyor.
*********
Vali Bey’le “yürüyüşlere izin verilmemesi” konusundaki sıkıntıları da konuştuk.
Hani sık sık gazetelerin birinci sayfalarını süsleyen, falanca derneğin yürüyüşüne yine izin verilmedi, haberleri var ya…
İşte bu konudaki sızlanmalara acaba Vali Bey nasıl bakıyordu?
Sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler bu durumdan şikâyetçiydi.
Özellikle Halkevleri Derneği, Eğitim-Sen, KESK, DİSK, Tabip Odası, TMMOB, CHP, DSP…
Kocaeli Baro Başkanı Tamer Solakoğlu da geçenlerde basın toplantısı yapıp, Vali Bey’in bu tutumunu protesto etmişti.
Hatta Vali Bey’in adı, “Sağ kuruluşların yürümesine izin veriyor, sol kuruluşlara izin vermiyor” a çıkmıştı.
Vali Bey, konuya tüm çıplaklığıyla açıklık getirdi.
“Doğru, yürüyüş için izin alınması gerekmiyor. Ben de izin alsınlar demiyorum. Ancak kanunda yer alan şartları yerine getirsinler. Yani 48 saat önceden bildirimde bulunsunlar. Biz, şu gün, şu saatte şurada yürüyüş yapacağız, 7 kişilik tertip komitesinde de şu isimler bulunuyor… Onların güvenliğini sağlamamız için bizde bu bilgilerin olması şart. Bazen aynı saatte bir başka grubun yürüyüşü söz konusu oluyor. Biz bunları bileceğiz ki, düzenleme yapalım. İki grup arasında çıkması muhtemel sıkıntıları daha önceden giderelim. Bakın izin demiyorum, bildirim diyorum. Bize bildirimde bulunsunlar, yürüsünler. Bize bildirimde bulunulmazsa, bize tertip komitesi bildirilmezse, biz nasıl güvenlik tedbiri alacağız, biz kimi muhatap alarak görüşme yapacağız? Bu durum defalarca kendilerine anlatılmasına rağmen, bazı kurumlar anlamamakta ısrar ediyorlar. Beni üzen bir başka taraf da, Kocaeli Barosu’nun bu konuda kanuni şartlarını yerine getirmek istemeyen kuruluşlardan yana tavır takınması… Bir cümleyle özetleyeyim. Bizden izin istemesinler, bize bildirimde bulunsunlar, sonra buyursunlar yürüsünler.”
Vali Ercan Topaca’nın “yürüyüş” konusunda söyledikleri böyle!
Ben, kendisinin söylediklerinde samimi olduğunu düşünüyorum.
Eğer farklı bir ayrıntı varsa, bunu da köşemde belirtmeye hazırım.
Vali Bey’le sohbetimizin sonuna gelmiştik, tekrar görüşmek üzere vedalaştık.
Ermenistan’la “keşkek” savaşı…
******
Eskiden Yunanistan’la dalaşırdık.
Baklava, yok senin yok benim…
Döner, yaprak sarma, biber dolma…
Dönem dönem, liste uzayıp giderdi.
Son dönemlerde bakıyorum “yemek savaşları” Kafkaslara sıçradı.
UNESCO’nun keşkeki Türk yemeği olarak tescil etmesine Ermenistan tepkili…
Hemen bir ekip kurmuş, keşkekin Ermeni yemeği olduğunu kanıtlamaya çalışıyormuş.
Keşkek, Ermenistan’da “harissa” olarak bilinirmiş.
Ermeni Mutfak Geleneklerini Geliştirme ve Koruma Derneği Başkanı Sedrak Mamulyan’ın geçenlerde bir gazetede açıklamasını okudum.
“Harissa’nın yapılış şekline, kullanılan malzemelere bakıldığında Ermeni kökenli bir yemek olduğu kesindir” diyor.
Bakalım Türkiye ile Ermenistan arasındaki “keşkek kavgası” nasıl sonuçlanacak?
Ermenistan, yemek konusunda Azerbaycan’la da kavgalı…
Kavga ettikleri yemek, “etli dolma”…
Etli dolma senin, etli dolma benim…
********
Sanmayın ki, bu kavga sadece bizim coğrafyada yapılıyor.
Her coğrafi bölgede aynı kavga var.
Gezdiğimiz gördüğümüz ülkelerde yemek kavgası hikâyelerini çok dinledik.
Benim bu konudaki görüşüm şu:
Ülkelerin sınırı olur; ama kültürlerin sınırı olmaz.
Ülkelerin yemekleri yoktur, coğrafyaların yemeği vardır.
Yemekler, o coğrafyada yaşayan insanların ortak ağız tadıdır.
İster Türk olsun, ister Yunan…
İster Ermeni, ister Azeri…
Makale Yazısı-
Vali Topaca, İzmit’teki yürüyüşlere neden izin vermiyor?
Yazar M.Tanzer Ünal - Mesaj Gönder
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.