Şatafatlı iftar sofraları …
5 yıldızlı otel iftarları…
Ramazan ayı başladığından beri gündem konusu.
Herkes karşı olmasına karşı da…
Hiç kimse “şatafatlı iftar sofraları” kurmaktan ve “şatafatlı iftar sofraları” na oturmaktan geri kalmıyor.
Gizlemeye gerek yok.
Gösterişi, şatafatı seven bir milletiz.
Çoğu şeyi kendimiz için değil, başkaları “Aferin” desin diye yaparız.
Başkaları için giyiniriz,başkaları için ev ve araba alırız…
Bu yaşam biçimi bugün değil, tarihte de böyleydi.
Her halde “Irsi” bir nedeni olmalı!
***
Bugün sadece konuşuluyor, ama geçmişte şatafatı önlemek için kanun dahi çıkarılmış.
Tam 90 yıl önce, 1920 yılında…
Kanunun adı,”Düğünlerde Men'i İsrafat Kanunu”.
TBMM'nin açılışının üzerinden sadece 7 ay geçmiş…
Anlayacağınız daha Cumhuriyet bile ilan edilmemiş…
Meclis, 25 Kasım 1920 tarihinde bu konuyu, yani “ şatafat” konusunu ele almış.
Önerge sahibi,Trabzon Mebusu Hüsrev Bey.
Kanun teklifini sunanlar ise Karesi (Balıkesir) Mebusu Hasan Basri Bey ve arkadaşları.
Hüsrev Bey,TBMM kürsüsünden önergesinin gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Köylümüz düğün yüzünden pek perişan oluyor. Saadet ocağı diye kurulan aile, düğün israfı yüzünden borç içinde kalıyor.
Köylüler, hükümetten bu israfın önüne geçecek önlemler almasını bekliyor. Mesela, kına gecesi, içkili çalgılı davetler,cihaz asmak, teşhir etmek, düğün bohçaları, hediye takdimi, cihaz (düğün ve düğün evi için alınanlar) tedariki için mal ve mülk satmak, araba alayları gibi masrafların meni, fukaraların rencide olmaması için hali olanlara bile müsaade edilmemesi, nikahın bir zaruriyeti mihrin karşılığında erkeğin eşini boşayamayacak kadar yüksek fahiş olmasına şeran (şeriat bakımından) mesağ (cevaz) verilmemesi için icabına tevessül olunmasını teklif ederim”.
İfadeleri düzeltmeden aynen yazdım.
Sanırım anlamışsınızdır.
Hazırlanan kanunun 3'ncü maddesi tartışılıyor.
3'ncü madde,mihri muaccel…
“Mihri muaccel” şu demek:
Evlilik akdi öncesinde erkeğin kadına vermesi gereken bedel…
Bu bedele sınırlama getirilmesi isteniyor.
Bu bedel, yani “mihri muaccel” 5 bin kuruşu geçmemesi teklif ediliyor.
İlk sözü teklifte imzası da bulunan Siirt Mebusu Mustafa Sabri Bey alıyor ve şunları söylüyor:
“Evlilik öncesi verilmesi gereken mihrin bedelini sınırlayalım.Erkeğin ölümü halinde varislerinin, boşanma halinde ise bizzat kendisinin kadına vermesi gereken bedele ise karışmayalım.”
Karesi (Balıkesir) Mebusu Vehbi Bey, aleyhte söz alıyor:
“Mihir meselesi, zevç ile zevce arasında kalacak bir keyfiyet. Gerek mihri müeccel olsun, gerek mihri muaccel olsun, bunlar evin içinde kalacak masraflardır ve zaruridir”.
Bu sefer söz Ayıntap (Gaziantep) Mebusu Abdurrahman Lami Efendi' de:
“Kanunun ruhu bu maddede…Filan eşraf falan eşrafa kızını 500 kırmızı liraya vermiş, diye tefahürü (övünme) mucip olur. Fakir ise 300 kuruş veremez. Bu suretle tenasül (üreme) gitgide tenakus (azalma) ediyor. Maddenin kabulünü rica ediyorum”.
Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey'den destek geliyor:
“Bir çok yerde yüksek nikahlar kıyılma adet ve teamülü var. Zavallı delikanlılarımız ve zavallı kızlarımız evlenemiyor”.
Sonunda kanun, üçüncü madde hariç kabul ediliyor.
Böylece TBMM'de yasalaşan 55'nci kanun oluyor. Bu kanun tam 56 yıl yürürlükte kalıyor.
Sonra ne mi oluyor?
CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor ve “Men'i İsrafat Kanunu”, bazı ilgili maddelere aykırı bulunarak iptal ediliyor.
Tarih, 20 Eylül 1966…
***
Peki,“İsrafın Önlenmesi Kanunu” nedeniyle hakim karşısına çıkan olmuş mu?
Çoook…
Bir tanesini ben biliyorum.
Kandıra eşrafından, bir süre önce kaybettiğimiz rahmetli Numan Güneş.
Kentimizin tanınmış işadamlarından Yavuz Güneş'in babası…
1947 yılında Kandıra'da Adile Hanım'la evlenmiş ve düğünün ertesi günü,”Men'i İsrafat Kanunu”na muhalefetten hakim karşısına çıkmış.
Suçu, düğünde bir takımdan fazla çalgı çalınması ve çeyizlerin teşhir edilmesi…
Rahmetli Numan Güneş,“Hayatım ve Görüşlerim” isimli kitabında o günleri şöyle anlatır:
“Pek şatafatlı bir düğün olmamakla beraber Kandıra'nın önde gelen eşraflarına yakışır biçimde düğün oldu. Evliliğimizin ertesi günü hakim huzuruna çıktım. Suçum ise Men'i İsrafat Kanunu'na muhalefetten.Tahmin ediyorum ki, Kandıra'da benden başka hiç kimse bu suçtan hakim huzuruna çıkmamıştır. Bu kanun,düğünlerde aşırı masrafı yasaklıyormuş. Bir takımdan fazla çalgı ekibi olmayacakmış, çeyizler teşhir edilmeyecekmiş.Babamı çekemeyenlerin tuttuğu uşakların ihbar ve marifeti olduğu ortaya çıktı…”
***
Görüyorsunuz ya…
Türkiye'de değişen bir şey yok.
90 yıl önce,“düğünde israfı” konuşuyorduk…
Bugün,“iftarda israfı” konuşuyoruz.
Ne yapsak acaba?
Şatafatı ve israfı önleme kanununu yeniden mi çıkarsak?
Makale Yazısı-
Şatafatı yasaklayan kanunu yeniden çıkarsak mı?
Yazar M.Tanzer Ünal - Mesaj Gönder
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.