Hani, halk arasında bir söz vardır;
“Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?”
Bu sözden; “Dünya ve yaşam gelip geçicidir, bugün senin sandığın mal-mülk bir gün sen yok olduğunda başkasının olacak. Malınla mülkünle övünme. Ebedi dünyayı düşün” anlamını çıkarabiliriz.
İlk insanları düşünüyorum; mal-mülk yok. Devlet yok, ırk yok, din yok, mezhep hiç yok! Bir tek düşman var; vahşi doğa!
İnsanoğlu, doğa ile mücadele etti önce. Sonra, “akıl” girdi devreye.
Ateşi, tekerleği buldu. Eti pişirdi, ulaştı daha uzaklara. Ev yaptı kendine. Sonra, o farkında olmasa da yaşadığı dünyada “İlk Büyük Devrimi” yaptı; Tarım Devrimi.
Toprağı işlemeyi, ürün elde etmeyi, o ürünle daha iyi beslenmeyi öğrendi.
Ama ortada “ürün fazlası” oluştu! “Uyanık” birileri el koydu ürün fazlasına ve toprağa! Onlar güçlenirken, ötekiler köleleşti!
Büyük topraklara ulaşınca uyanıklar, zorla sahip olduklarını korumak için “Devlet” kurdular! Kendi çıkarlarına uygun “yasalar” koydular! Sonra, “Ordular” oluşturdular!..
Feodal düzende “toprak egemenleri” topraklarında çalışanları “köle” kıldılar. Kölelerini “öldürme hakkı” ve evlenecek kölelerle “ilk gece hakkı” vardı efendilerin!
Zaman zaman öteki toprak egemenleriyle de “toprak, mal-mülk kavgası” yaşadılar. Bu kavgalarda ölenler de kölelerdi! “Efendileri için ölüyorlardı!”
Sonra, “Keşifler” adını verdikleri “İlk küresel sömürü” eylemi başladı!
Başka uygarlıkların zenginliklerini çaldılar, insanlarını “köle” olarak kullandılar. Kölelerin emekleriyle şehirler, devasa piramitler kurdular.
Zenginlik büyüyünce, “sanat” ve sanat insanlarına ilgi doğdu. O sanat insanlarının kimileri, aynı zamanda meraklı insanlardı. “Bilimsel araştırmalar” başladı. Yeni buluşlar büyük ilgi çekiyordu. Nihayet, insanlık “İkinci Büyük Devrim” yani; “Sanayi Devrimi” ile tanıştı.
Artık, elde ve küçük tezgahlarda değil, makine gücüyle fabrikalarda üretim başlamıştı. O fabrikalara, “üretim araçlarının mülkiyetine” sahip olanlar, yeni bir “sınıfsal güç” oluşturdular! Kentlerde yaşıyorlardı, “Kentsoylular” anlamına gelen “Burjuvalar” bu devrimle ortaya çıktılar.
Yeni egemen sınıfın çıkarları, “Feodal Beylerle” çatışıyordu! İhtiyaçları olan “insan gücü” feodal efendilerin köleleriydi! Yeni sınıf, o kölelere “özgürlük” vadediyordu! Elele verdiler, feodal düzeni yıktılar!..
1789 Fransız Devrimi, Feodal düzenden “Kapitalist Düzene” geçişin simgesi oldu! Bu devrimle birlikte, “Ulus Devletler” ortaya çıkmaya başladı.
Eski köleler, yeni düzenin “işçileri” oldular! Göreceli olarak özgürdüler ama, 15-16 saat çalışıyor, ancak karın doyuracak kadar kazanıyor, bu ağır iş temposunda hastalanıyor, iş kazalarında sakat kalıyor ve ölüyorlardı!
Yeni efendilerin onları yaşatması gerekiyordu! Çünkü, ürettikleri malları onlara satarak daha da zengin olmalıydılar! İşçiler de zamanla uyanmaya ve hak istemlerinde bulunmaya başladılar. Düşün adamları bu iki sınıf arasındaki “çelişkiyi” görerek, “emeği ile yaşayanlar için de “DAHA İNSANCA BİR DÜZEN” oluşturmaya çalıştılar. Sosyalizm düşüncesi böyle ortaya çıktı.
Ancak, “Sosyalist bir düzen” kapitalist sınıf için “ölüm” demekti. Doğal olarak karşı çıktılar ama emekçi sınıfa belirli haklar vermenin de gerekli olduğuna ikna oldular. SOSYAL DEVLET kavramı bu süreçle oluştu.
Kapitalist düzenin olmazsa olmaz koşulu; “Sürekli üretim ve sürekli tüketimdir.” Bu nedenle kapitalistler, kendi ülkelerindeki pazarla yetinemezler. Kapitalizmin zaman zaman yaşadığı “krizler” büyük ölçüde “Pazar yetersizliği” kaynaklıdır. Ve her krizde, küçük işletmeler büyüklerce yutulur, büyükler daha da büyür!
Giderek büyüyen şirketler, bütün dünyaya mal satmak ihtiyacındadır! Bunun içindir ki; “Uluslararası Para Fonu-İMF” ve Dünya Bankası kurulmuştur!
- Paran mı yok? Ben sana borç vereyim, daha iyi yaşa!
- Yol, köprü mü yapmak istiyorsun? Ben sana kredi vereyim, üstelik benim ortağım olan büyük şirketlere inşa ettireyim, sen de siyasal olarak rantını yaşa!
“Küresel Pazarlar Yaratmak” için kullanılan en etkili ve sinsi yöntem de “Kültür Emperyalizmi” dir! Yabancı filmler, diziler, yabancı markalı ürünler, yabancı dille eğitimler, yabancı ülkelerde sağlanan burslar, bu amaca hizmet içindir!
Kapitalist üretimde en büyük ihtiyaç “Enerji ve hammadde” ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı karşılamanın bir yolu, satın almaktır. Ama bu yol “güvenli ve ucuz” değildir! İkinci yol, enerji ve hammaddeye sahip ülkelerin yöneticileriyle kurulacak “çıkar işbirliğidir!”
Üçüncü yol; o ülkeleri maddi-manevi açıdan yıpratmak, güçlü olanlara muhtaç hale getirmektir. İşte bu noktada kullanılacak en etkili araçlar da “TERÖR ve SAVAŞ” dır.
Bir “ulus devleti” yıpratmak, boyun eğdirmek için; “Ulus Devlet bitmiştir” yalanı ile işe başlarsınız! Sonra, o ülke içindeki etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıkları kullanıp birbirine karşı kışkırtır, ülke içinde “kitlesel eylemler ve kıyımlar” tezgahlarsınız! ( Ülkemizdeki Çorum, K.Maraş olayları, Sivas Katliamı gibi!)
Bir adım sonrası, ülkenin bölünmesine yönelik TERÖR eylemleridir!
Özellikle “bombalı kitlesel ölümlerle” toplumu galeyana getirir, düşman edersiniz!
Terör ve savaşlar, “silah tekelleri, petrol ve ilaç sektörünün devleri, büyük inşaat şirketleri” için bereketli bir pazardır!
Silah şirketleri, birbiriyle savaşan her iki tarafa da silah satarlar! Terör ve savaşlar sürmeli ki, daha çok silah satılsın!
Afganistan, Irak ve Libya’ya yönelik küresel müdahaleler sonucu, küresel petrol şirketleri bu ülkelerdeki petrol kaynaklarına el koymuşlardır.
1973’de Şili’de, “demokratik yollardan Başkan seçilen” Allende, ülkesindeki zengin bakır madenlerini çıkarma imtiyazına sahip olan İTT adlı küresel şirketin imtiyazına son vererek Bakır İşletmelerini millileştirmiş ve fakat; ITT sermayesi, ABD ve Şilili Faşist generallerin kanlı darbesiyle öldürülmüş, ITT, maden çıkarma imtiyazına tekrar sahip olmuştur!
Kapitalizmin kirli oyunlarıyla, dünyanın dört bir yanında “ideolojik, etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklar” gerekçesiyle terör, iç savaş ve doğrudan dış müdahalelerle ülkeler ekonomik, siyasal açılardan çökertilmiş, bölünüp parçalanmıştır.
YUGOSLAVYA VE BOSNA ÖRNEĞİ.
Bu parçalanmanın somut örneklerinden biri Yugoslavya’da yaşanmıştır. Üç farklı etnik ve dinsel kökendeki halkları “sınıf kardeşliği” temelinde birleştirerek, “özgün bir sosyalist devlet” oluşturan TİTO’nun ölümünden sonra Yugoslavya parçalanmıştır.
1995 yılında, Bosna’da savaş sürerken, bu kirli savaşa tanık olmak ve dünyaya anlatabilmek, Bosnalılara ilaç ve maddi yardım iletmek üzere Türkiye’den Bosna’ya giden 75 kişilik ekip içinde yer almıştım. Ertuğrul Günay liderliğindeki bu ekipte, farklı siyasal düşüncelerden insanlar birlikteydik. Türk Barış Gücü’nün de bulunduğu Zenitsa’da Belediye Meclis salonunda toplantıdaydık. Belediye Başkanı Bosnalı bir Müslüman’dı. Yanındaki yardımcılarını tanıttı; biri Hırvat, diğeri Sırp kökenliydi! Gruptaki Ataol Behramoğlu, heyecan ve şaşkınlıkla sordu; “Yahu, sizler savaşmıyor musunuz?” Grubumuza eşlik eden “Bosna Sancak Derneği üyesi tercümanımız soruyu yineledi, Sırp Başkan Yardımcısı aynen şu yanıtı verdi; “Biz sınıf kardeşiyiz. Savaşanlar Sırplı faşistlerdir. Onlar, emperyalizme hizmet ediyorlar.”
SON SÖZ:
Bugün ülkemizde yaşanan “kardeş kavgası” küresel tekellerin Ortadoğu’da ve ülkemizde oynadığı “kirli bir oyunun” aptalca sonucudur!
Küresel düzen, küçük küçük “ülkecikler” olsun, ülke yönetimlerinde de bizim çıkarlarımıza hizmet edecek “işbirlikçi yöneticiler” olsun, istiyorlar!
Onlar, silah satıyor, bomba satıyor, biz birbirimizi katlediyoruz! Dağdaki eline silah verilen ve “kendi devletimizi kurup özgürleşeceğiz” diye uyutulan “halk çocukları” küresel düzenin oyununu nereden bilsinler?
Ama; işbirlikçi siyaset bezirganından çok, “aydın” sanılan işbirlikçilerden daha çok çekiyoruz! Onlar, mensubu oldukları halkı yalanlarla kandırıyor, bu kirli düzenin sürmesine destek veriyorlar.
İnsanlık, yaşadığı ve yaşayacağı onca insanlık dışı felakete rağmen, kuşku duymuyorum ki, bir gün uyanacak ve “sınıf kardeşliği” bilincine ulaşacak.
Ne diyor şair?
“Dünyayı güzellik kurtaracak/ Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
KAHRAMANMARAŞ’TA ONLARCA İNSANIMIZ KATLETİLDİ
TARİHİ ÇORUM OLAYLARINDA İNSANLARIMIZ KATLEDİLDİ
SİVAS MADIMAK OTEL’DE İNSANLARIMIZ DİRİ DİRİ YAKILDI
BOSNA'DA KATLİAM YAPILDI, BİNLERCE KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.