V-e-leybol!..
Sa-n-tranç!..
F-i-tbol!..
Kar-e-te!..
Gü-l-eş!..
Pin-pon!..
Bil-o-rd-a-!..
Bok-u-s!..
***
Bunlar, spor branşlarının isimlerinin ‘Güzel türkçemizle ilgisi olmayan’ sokak örnekleri…
İsmini bir türlü söyleyemediğimiz spor branşlarının gelişemediğini neden tartışıyoruz ki?..
Bir de takıntılı olduğum sportif ve siyasi isimler var…
Ahmet TÜRK (HDP’li siyasetçi)…
SATILMIŞ VARLIK!.. (Eski Balkan boks şampiyonumuz)…
ORUÇ Aruoba!.. (Ateist felsefecimiz)…
YASİN Ceylan!.. (Ateist felsefecimiz)…
***
Böyle bir ülkeyiz…
Bir de şive var ki…
Onu çok da irdelemiyorum…
Elde olan bir şey değil…
Örneğin, Ekonomi Profesörü Devlet Bahçeli’nin ‘Ekönömi’ demesi gibi…
Tüm ömrünü verdiği mesleğini, Osmaniye şivesiyle söyleyen bir bilim insanı…
Bununla sadece gurur duyulur…
Ama tabii ki tezat bir durum…
Şiveye saygımız sonsuz… Kesinlikle yadırgamıyorum da…
Şiveler bizim zenginliğimizdir…
Hele hele Anadolu şiveleri…
***
Yazının ana konusuna gelelim…
Türkçemiz ve Türk S-i-PORU…
Adını bile söyleyemediğimiz bir sanatla karşı karşıyayız…
Spor sanatı!..
Ve ne ilginçtir ki, bu ülkede ‘S-i-POR’u bilmeyen yoktur…
Herkes “S-i-POR“ uzmanıdır…
Özellikle de ‘F-i’TBOL’ deyince akan sular durur…
***
Hiç de öyle değil…
Ya da bir başka deyişle…
Kazın ayağı öyle değil…
Sporun ‘S’inden bile anlamayıp ahkam kesenler tanıdım ben bu meslekte…
Güldüm…
Çok güldüm…
Gelelim yeniden ‘F-i-TBOL’a…
Evet…
Bu ülkede futbolu seven yok!..
Hiç şaşırmayın…
Yok!..
Bu ülkede sadece…
Körü körüne Fenerli var…
Cim Bomlu var…
Beşiktaşlı var…
Bir de bol bol hakem, antrenör ve futbolcu…
Daha çok da hakem var …
Herkes kuralları iyi biliyor…
‘Ofsayt’ desen tanımlayamıyor…
***
Korner’in ‘Corner’ olduğunu, Taç’ın ‘Touch’ olduğunu, Laynsmen’ın ‘Linesman’ olduğunu, Avut’un ‘Out’ olduğunu, Santrafor’un ‘Santrfor’ olduğunu gel de anlat!..
Belki bunların İngilizce olduğunu bilmeyen bile çoktur!..
Koca koca spor yorumcuları bile bu dili böyle kullanıyor…
Çünkü…
Spor Kültürü diye bir şey bu ülkeye uğramamış…
Sessiz çoğunluk ise bu işin kültürünü hepimizden iyi biliyor…
Onlara zaten lafım yok!..
***
Yani bu ülkede insanlar ve koca koca ‘ulusal spor gazeteleri’ üç kulüp çevresinde dolanıp, dururlar…
Bu ülkede Bursaspor lig şampiyonu olmuştur ve gazete manşetlerinde sadece 3 gün kalabilmiştir…
Ve bu gazetelerin ‘koca koca’ spor yazarları (ki sadece futbol yazarlar ama unvanları böyledir), kentimizdeki panellere çağırılırlar ve çağıranlar tarafından biz yerel spor basını ‘domates salçası’ gibi ezik muamelesi görür…
Bizim yetiştirdiğimiz talebelerimizin İstanbul spor basınında yavaş yavaş müdürlüğe yükseldiğini bilmezler…
***
2 Türkiye Kupası sahibi Kocaelispor’dan, ‘ulusal’ basının yıllardır bahsettiğini hiç gördünüz mü?..
Bir zamanlar kulübü ulusal basına peşkeş çeken bazı başkan ve yöneticilere selam olsun!..
***
Evet dostlar…
Bu kentte de…
Bu ülkede de…
Spor-sever yok denecek kadar az…
Skor-sever daha çok…
Futbol kulübü-sever ise gırla…
O da…
Beşiktaşlı…
Galatasaraylı…
Fenerli…
Bir çocuğun Hakkari Yüksekova sokaklarında Galatasaray formasını giymesini, bilimsel olarak nasıl izah edebilirsiniz?..
***
Almanya’nın Hoffenheim kasabası 60 bin kişi nüfuslu…
Futbol kulübünün maçlarını da 60 bin kişi izliyor…
Bir de bunu açıklarsanız sevinirim…
Büyük büyük ama içi boş statlar yapanlara ‘Saygıyla’ duyurulur…
***
Bu arada, gazetelerin kapısını sponsor diye aşındıran çaresiz sporcu kardeşlerime hatırlatıyorum…
Spor sponsor ister…
Sponsor ise seyirci…
Skor-sever bir ülkede, bunu nasıl başarabiliriz?
Beraber kafa yoralım…