Şu halimize bir bakın…
Tam ülkemizi parçalamak ve batırmak isteyen düşmanlarımızın arzu ettiği kıvamdayız.
Terör var…
Komşu ülkelerle sıcak savaş, soğuk savaş var…
Avrupa Birliği ve Amerika ile restleşme var…
Tembellik, üretimsizlik, hazır yiyicilik var…
Uyuşukluk, vurdumduymazlık, tepkisizlik var…
Ekonomik kriz var…
Ve en tehlikelisi, “toplumsal ayrışma” var…
Toplum, böyle bir ortamda, ortak değerler etrafında birleşeceğine her geçen gün daha da ayrışıyor.
Paramparça!
Önümüzdeki tehlikeyi görmüyoruz.
“İkinci Kurtuluş Savaşı” çağırısı bile sonuç vermiyor.
Yularını koparmış yaratıklar gibi dörtnala karanlığa doğru koşuyoruz.
Etrafımızı kıra döke…
Önümüze çıkanı tepeleyerek…
İktidar iktidar sorumluluğuyla, muhalefet muhalefet sorumluluğuyla, vatandaş yurttaşlık sorumluluğuyla hareket etmiyor.
Milletin tadı yok!
Vekillerin halini görüyorsunuz, tekme tokat birbirlerine saldırıyorlar.
Neden?
Başkanlık sisteminin şimdi sırası mı?
Şimdi, Allah aşkına, o parti bu parti bir tarafa bırakalım, sağduyuyla düşünelim…
Türkiye, tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşarken…
Yurt içindeki hainler ve yurt dışındaki düşmanlar tarafından kuşatılmışken…
Başımızda bin bir türlü bela varken…
Nefes alamaz haldeyken…
Şu “başkanlık sistemi”ni gündeme getirmenin, gece gündüz tartışmanın, mutlaka çıkacak diye diretmenin bir anlamı var mı?
Anayasanın temel maddelerini değiştirmenin sırası mı?
Toplumu germenin, huzursuzluğu artırmanın, ayrıştırma ateşini alevlendirmenin zamanı mı?
Tam toplumsal uzlaşmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç varken…
Tam “vatan-millet-bayrak” ülküsü etrafında birleşmemiz gerekirken…
Hiç kimse kusura bakmasın, “başkanlık sistemi”ni ben, pimi çekilip ortaya fırlatılan “nifak bombası”na benzetiyorum.
Türk toplumuna son darbe!
Başkanlık sistemi gelecek de…
Diyelim ki, kavga dövüş arasında başkanlık sistemi kabul edildi.
Bu sistem hangi tarihten itibaren uygulanmaya başlanacak?
2019’da yapılacak seçimlerden itibaren…
Yani hemen hemen 3 yıl sonra…
Tamam da sevgili kardeşim, bu sistemin bugünkü sorunların çözümüne katkısı ne?
Bugünkü sorunlarımızı dondurup buzdolabına koyacağız da, başkanlık sistemi gelince tekrar mı çıkaracağız?
Bir başka açıdan bakalım…
Bir sistem neden değiştirilir?
Vatanımız milletimiz için daha yararlı olacağı düşünülerek…
Var sayalım ki, başkanlık sistemi hemen uygulanacak.
Referandumdan sonra hemen…
Mevcut sorunlarımızın hangisini çözecek bu sistem?
Terörü mü bitirecek?
Ekonomiyi mi düzeltecek?
Komşularımızla aramızı mı iyileştirecek?
Toplumsal ayrışmayı mı sona erdirecek?
Özetle…
Yaşadığımız sorunlar hayatımızdan çıkıp gidecek mi?
Nasıl olacak bu?
Başkanlık sistemi, sihirli bir formül mü?
Şimdiye kadar yapmak isteyip de yapamadıkları bir şey oldu mu?
Bugün “parlamenter sistemle” yönetiliyoruz.
Daha doğrusu, parlamenter sistem görüntülü başkanlık sistemiyle…
Kendilerinin de kabul ettiği gibi, “fiili durum” uygulayarak…
Düşündükleri, kafalarından geçen her şeyi yapıyorlar mı?
Yapıyorlar…
Yasama, yürütme, yargı, her şey ama her şey, bir kişiye mi bağlı?
Evet, bir kişiye bağlı…
O halde başkanlık sistemi diye tutturmanın anlamı ne?
Değer mi tansiyonu yükseltmeye?
Değer mi ekonomiyi altüst etmeye?
Değer mi milletin moralini bozmaya?
Şu piyasanın haline bakın
Piyasanın halini gören, anlayan var mı?
Esnafın, tüccarın, işadamının, sanayicinin çektiği sıkıntıları…
Kredi kullananların, özellikle döviz kredisi kullananların her gün ölüp ölüp dirildiklerini…
Yatırımsızlığı…
Tahsilat sıkıntısını…
İflasları…
İflas eden şirketlerin pek çok firmayı da güç duruma soktuğunu…
Banka takibine giren şirket sayısının her geçen gün arttığını…
Özetle, piyasa yangın yeri!
Bunun acısını sadece ateşin içindekiler çekiyor, Ankara ise kendi keyfinde, başkanlık derdinde!
TBMM’nin gündeminde tek bir konu var, başkanlık.
Euro ve dolar almış başını gitmiş…
Devletin borcu artmış, milletin borcu artmış…
Herkesin hesabı allak bullak olmuş…
Hiç birinin umurunda değil!
Sen sanayi ve ticareti ayakta tutamazsan, bu memlekete kim bakacak?
Bir ülkenin ekonomisini ayakta tutan sanayicidir, işadamıdır, çiftçidir.
Üretendir, ürettiğini satan, ihraç edendir…
Maalesef ülkemizde sanayi kültürü de yok, ticaret kültürü de, tarım kültürü de.
Sanayi ülkesi olamadık, tüccar bir millet de değiliz, tarımda ise köylülükten çiftçiliğe bir türlü geçemedik.
TÜİK verilerine göre, ülkemizde kurulan şirketlerin yüzde 72’si ilk üç yılda kapısına kilit vuruyor.
Geri kalanların ortalama ömrü ise 12 yıl.
Türkiye’nin en dinamik şehri Kocaeli’de bile, 40 yıldan fazla süredir faaliyette olan şirket sayısı 10-15’i geçmez.
Türkiye’de 70-80 yıllık şirket sayısı yok denecek kadar azdır.
Söylemek istediğim, şirketlerimizi yaşatamıyoruz.
Şirketlere destek vermiyoruz.
Sistem kuramadık, kuramıyoruz.
Biraz kuvvetlice esen bir rüzgârda hepsi savrulup gidiyor.
Biz sanayiciliği, tüccarlığı ve çiftçiliği başaramazsak, bu ülkeye kim bakacak?
Parayı kim kazanacak, milleti kim besleyecek?
İşte Türkiye yine bir kriz döneminde!
Böyle bir dönemde siyasetçi ve bürokrata bir şey olmaz.
Onların geliri ve keyfi garantidir ve yerindedir.
Siz Ankara’yı ekonomik krizin hiç etkilediğini gördünüz mü?
Her taraf yanarken, Ankara’da güller açar.
Kriz dönemlerinde ilk darbeyi yiyenler; işadamlarıdır, sanayicilerdir.
Hele bir de kredi kullanıyorlarsa, yatırım içindelerse, vah hallerine!
Şimdi tam böyle bir dönemdeyiz.
Sanayici ve işadamlarımız çok zor durumda.
Döviz kredisi alıp yatırım yapan arkadaşlarımız inanın kan ağlıyor.
Benim söylemek istediğim de bu!
Onlar kan ağlarken, memleket elden giderken, “başkanlık sistemi” diye tutturmak, inanın olacak iş değil!
“Tuzu kuruların”, sıkıntı çekenlerle dalga geçmesi gibi bir şey bu yapılan.
Önce şu ekonomik yangını söndürelim…
Önce memleketimizi düzlüğe çıkaralım…
Önce şu kuşatılmışlığı kıralım…
Önce şu toplumsal barışı sağlayalım…
Oturup daha geniş uzlaşma içinde, evrensel normlara uygun, yeni bir anayasa yapalım.
Ama bugün, bu başkanlık sistemi diretmesiyle, vatanımıza ve milletimize yazık ediyoruz.
Ortalığı derleyip toplamamız gerekirken, iyice dağıtıyoruz, perişan ediyoruz.
Ne olur, vaz geçelim bu sevdadan!
Ne olur, yazık etmeyelim vatanımıza!
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.