Yaz geldi, orman yangınları başladı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı elemanlarının yangınlar konusunda söyledikleri görsel ve yazılı basında haberlere konu oluyor.
Ama bu özel bir konu. Bu nedenle yanlış görüş ve önerilerde bulunuluyor. Üstelik yangını önlemek ile çıktığında söndürme ayrı bilgi gerektiriyor.
Bu konuda hiç unutulmaması gereken şudur: Bir ormanda kendi kendine, insanların etkisi olmaksızın -yıldırım olayı dışında- yangın çıkması çok zordur. Böyle olmasa, bu sıcak devrede özellikle iğne yapraklı güney ormanlarımızın her tarafında yangınlar çıkması gerekmez mi?
Şimdi size basit bir soru: Türkiye’de orman yangınlarını önlemek için acaba gerekli her şey önceden yapılıyor mu? Yapılmıyor. Bunun en bariz delili ortalık sıcaktan kavrulurken isteyen herkesin orman içlerinde bile mangal sefası yapması değil mi?
Peki…Ormanlarda çıkan yangınları en kısa zamanda söndürmek için önceden neler yapılması gerekiyor ve Türkiye’de ne kadarı yerine getiriliyor? Yayın organlarında bunu irdeleyen var mı? Yok…Neden yok? Çünkü bu da özel bilgi gerektiriyor.
Orman yangınlarıyla mücadele sadece su kullanmakla olmaz. Bu nedenle çıkacak yangınların yayılmasını engelleyen ve yavaşlatan tedbirler de önceden alınmalıdır. Bunlar nelerdir? En önemlisi ormanın her köşesine ulaşımı sağlayacak yol yapımıdır. Bir diğer tedbir yangın şeritleridir. Bu şeritler yangın tehlikesinin en yüksek olduğu ormanlık alanlarda, kritik dönemdeki hakim rüzgar yönüne dik istikamette acılan, üzerinde bitki örtüsünün oluşması engellenen, yeterli genişlikte şeritlerdir. Bunlar sayesinde yangının, şeridin diğer tarafına yayılması önlenebilir. Genişlikleri ve sıklıkları hakim rüzgarların kuvvetine, ağaç türüne, arazi yapısına ve orman altı bitki tabakasına göre belirlenir. Bir başka tedbir, yanıcılığı daha az olan ağaç türleri ile oluşturulmuş yeterli genişlikte yeşil şeritlerdir. Bu şeritlerin tesisi elbette iğne yapraklı ormanlarda çok daha önemlidir. !978 yılında Kerpe’de yapay olarak tesis edilmiş iğne yapraklı ormanlık alanda çıkan yangın, yörenin geniş yapraklı doğal tür topluluklarına kadar yayıldıktan sonra hızını kaybetmiş ve sönmüştür. (Geniş yapraklı doğal ormanları tamamen ortadan kaldırıp iğne yapraklı ormanlar tesis edenlerin kulakları çınlasın). Doğal su kaynaklarının ulaştığı yerlerde, havuz konumunda kazılar yapılıp, içinde yangın durumunda kullanılacak su birikmesini sağlamak da önceden alınabilecek etkin tedbirlerden biridir.
Yangın olasılığının yüksek olduğu devrede araziyi iyi tanıyan işçi ve teknik personelin bulunması da son derece önemlidir. Bu nedenle böyle yörelere eleman tayin etme konusunda dikkatli davranılmalıdır. Çünkü yangınla savaş tecrübe gerektiren bir uygulamadır. Örneğin rüzgar yönünde ani değişimler yangınla savaşanlar için son derece tehlikelidir. Benim meslektaşlarımdan Orman İşletme müdürü Fuat Ardıç, Eylül 1988’de Muğla’da; Çanakkale Orman Bölge Müdürü Talat Göktepe, Temmuz 1994’de Gelibolu Milli Park alanında; Orman İşletme Müdürü Osman Erdal Tiryaki, Ekim 1995’ Hatay’da; Orman İşletme şefi Ali Yağbasan, Ağustos 1989’da Tire’de yangın söndürme çalışmalarını yönlendirirken alevlerin ortasında kalmış ve hayatlarını kaybetmişlerdir. Koruma Şube Müdürü Ceyhan Güven, Ağustos 1995’te. yangına giderken Balıkesir’de trafik kazası sonucu vefat etmiştir. Bu arkadaşların dışında birçok Orman Muh. Memuru, orman işçisi ve köylüsü yangınla savaşırken yaralanmış ve hayattan kopmuştur. Hepsini rahmetle anıyorum.
Bu ön tedbirler Türkiye ormanlarında yeterli düzeyde alınıyor mu? Bu sorunun cevabını araştırdığımda aklıma hep katıldığım bilimsel bir toplantı geliyor:
Seksenli yılların başında orman zararlıları ile mücadele konusunda yapılacak bir toplantıya çağrıldım. Yurdun çeşitli yerlerden gelen uzmanlar bakanlıktan gelen ilgili Daire Başkanının gözetiminde toplandık. Salonda yaklaşık 50-60 kişi var.
Toplantının bir safhasında bir uzman, hazırladığı bir proje taslağı ile ilgili olarak söz aldı. Bu proje Marmaris’te, yaz mevsiminde toplanacak çeşitli orman altı bitkilerin, rüzgarın farklı hızlarında yangının yatay yönde ilerlemesine etkisini tespite yönelikti. Bununla orman altı bitki örtüsü ve rüzgar hızına bağlı olarak yangınların ne zaman, nereye varacağının belirlenerek önleyici tedbir alınması hedefleniyordu.
Daire başkanı böyle bir projenin çok faydalı olacağını söyledi ve hararetle savundu.
Halbuki, bitki türü dışında yangınların yayılma hızını nispi nem, yağış, toprak rutubeti gibi başka faktörler de etkilemektedir. Üstelik, ormanlarda alt bitki türleri genelde karışıktır ve rüzgar hızı yangın sırasında, topoğrafik yapıya da bağlı olarak değişkendir. Projenin sahibi bir tünel kuracağını, fan kullanarak yapay rüzgar oluşturarak çeşitli otçul bitkilerin yangını yayma hızını belirleyeceğini savundu. “Olmayacak duaya amin” durumunu salondaki herkes anladı ama kimse söz almadı.
Bunun üzerine söz istedim ve Daire Başkanına özetle şunu söyledim: “Sayın Başkan…Siz bu projeyi savunuyorsunuz ama bizim ormanlarımızda yangın emniyet şeritleri ve yaygın yolları son derece yetersizdir. Bu nedenle önerilen bu proje kolera salgını olan bir bölgede ojenin tırnaklara yaptığı zararı incelemek için araştırma yapmaya benzemektedir.”
Salonda adeta soğuk bir rüzgar esti. Bütün katılımcılar büyük bir şaşkınlıkla bana baktı. Daire Başkanının fikrine karşı çıkmak da nasıl oluyor! Daire Başkanı tek bir kelime söylemedi, görüşünü savunmadı.
Ben bilimsel açıdan son derece haklıydım. Doğru bildiğimi bilimsel bir toplantıda nasıl söylemezdim! Çay paydosu verildi, bahçeye çıktık. Çayımı alıp bahçenin bir kenarına çekildim. Katılımcılardan çok büyük bir kısmı beni tanıdığı halde hiçbiri yanıma gelmedi. Çünkü hepsi biliyordu ki Türkiye’de bilimsel bir toplantıda bile fikrini açıkça söylemek “dokuz köyden kovulma” nedenidir ve kovulma tehlikesi içinde olanlara yaklaşmak çok tehlikelidir!...
Ama Daire Başkanı yanıma gelerek konuyu benimle tekrar konuştu, görüşlerimi aldı. Toplantıya devam edildiğinde proje kabul edilmedi.
Çay molası verildiğinde beni tanıdığı halde yanıma gelmeyen bütün meslektaşlarıma, bu toplantıyı hatırladıkça hala teessüf ediyorum.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.