Seçim şokundan normale dönüş

Sakın böyle bir başlıktan, seçimden sonra benim de şoka girdiğimi sanmayın.

Ben ne partiliyim, ne de partici.

Hiçbir partiyle organik bağım da yok, duygusal bağım da.

Hür ve bağımsız bir insanım.

Okurum, araştırırım, dinlerim, doğru düşünmeye, doğruları bulmaya çalışırım ve yazarım.

Partiler benim “hasmım” veya “dostum” değildir.

Yerine göre hepsini de eleştiririm, hak ettikleri zaman övgüyü de esirgemem.

Açıkça söyleyeyim, şu anda benim siyasi görüşüme, hayat felsefeme uyan bir parti de yok.

Seçim gelir, sandığa gider, o günkü şartlarda ülkem için iyi şeyler yapacağına inandığım partiye oyumu veririm.

Elbette; hırsızlığa, yolsuzluğa, alavere dalavereye bulaşmış partilerle işim olmaz.

Elbette; milliyetçiliği ayaklar altına alan, ulusal çıkarlarımızı yeteri kadar gözetmeyen, anayasayı rafa kaldıran, hukuk düzeninden uzaklaşan, adil olmayan, toplumu etnik ve dinsel yönden ayrıştıran, dinimizi siyasete ve ticarete alet eden, medyaya baskı uygulayan, üretim ekonomisinden uzaklaşıp rant ekonomisine geçen bir partiyle de işim olmaz.

Hayatımın hiçbir döneminde aklımı kiraya vermedim.

Körü körüne bir şeye “evet” veya “hayır” demedim.

Hep sorguladım.

Hep eleştirdim…

Çünkü ben gazeteciyim.

Överim de, eleştiririm de.

Gerekirse “toplum adına” hesap da sorarım.

Ama hiç kimsenin, hiçbir kurumun şakşakçılığını yapmam.

Bu nedenle seçim sonuçları beni zerre kadar etkilememiştir.

Seçime girmedim ki, kazanan veya kaybeden ben olayım!

Şunu da belirteyim…

Seçimin sonucu, AKP’nin şimdiye kadar yaptığı her şeyin “doğru” olduğu anlamına gelmez.

Ülkemizde her şeyin “mükemmel” gittiği anlamına hiç gelmez.

Bir “al-ver oyunu” oynandı, daha fazla “para”, “güven” ve “ümit” veren taraf kazandı.

Hepsi bu kadar!

Bu nedenle herkes şokta!

Buna AKP’liler de dahil…

Yoksa 5 ayda ne değişti de AKP’nin oyu bu kadar yükseldi?

Ekonomi mi düzeldi?

Herkes daha fazla para kazanır, daha rahat bir hayat yaşar hale mi geldi?

İş ve aş derdi mi kalmadı?

İhracatımız mı arttı?

Cari açığı mı sıfırladık?

Dış borçları mı kapattık?

Ülkemizin iç ve dış güvenlik sorunları mı çözümlendi?

Terör mü bitti?

Komşu devletlerle ilişkilerimiz mi düzeldi.

Evrensel ölçüde “fikir ve ifade özgürlüğü” ne mi kavuştuk?

Toplumun haber alma hakkını ilgilendiren medya üzerindeki baskı mı kalktı?

Ne oldu da, beş ay arayla yapılan iki seçimde AKP’nin oyu yüzde 8.5 arttı?

Ne olup ne bittiğini pazartesi gününden beri yazıyorum.

Seçmen, muhalefete, özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye güvenir gibi oldu, baktı güvenmekte yanılmış, çark etti.

Bugün seçmen, AKP’nin kapısından çıkmak istiyor, ama gönül rahatlığıyla kapısından içeri gireceği bir parti bulamıyor.

Bu nedenle de kalıyor kaldığı yerde.

“Eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan daha iyidir” diye düşünüyor.

CHP ve MHP, liderlerini değiştirmezse, kendilerine çeki düzen vermezse veya toplumun “Hahh” diyeceği yeni bir siyasi oluşum olmazsa, AKP daha çok saltanatını sürdürmeye devam eder.

Bu nedenle güçlü, güven veren bir muhalefet şart!

Ancak o zaman ülkemiz “dengeli bir yönetim” e kavuşur.

Kimse, kimseyi dışlayamaz.

Kimse, kimseye hoyratça davranamaz.

Kimse, “Anayasayı tanımazlık” işleyemez.

Kimse, yargıyı ele geçiremez.

Kimse, basını baskı altına alamaz.

Kimse, ülkemizi “babasının çiftliği gibi” yönetmeye kalkamaz.

İşte o zaman, bir seçim sonrası, kimse “yenmiş-yenilmiş” duygusuna kapılmaz.

Seçim yapılıp bitmiştir, işbaşına gelen hükümet işini adam gibi yapacaktır.

Herkesin hukuku güvence altında olacaktır.

Herkes, kendini güven altında hissedecektir.

Herkes, yönetimden sevgi ve saygı görecektir.     

Hiç kimse kendini dışlanmış hissetmeyecektir.

Herkes, huzur içinde yaşamını sürdürecektir…

Şimdi herkes, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun balkon konuşması ne olursa olsun, birbirine “kazanan” ve “kaybeden” gözüyle bakıyor.

 

***

 

Özetle…

Bir seçim yapıldı, bitti.

Şimdi normalleşme zamanı.

Eğer Türkiye hızla normalleşemezse, toplumdaki gerginlik son aylardaki gibi devam ederse, önümüzdeki “seçimsiz dört yıl” zor geçer.

Bu konuda en büyük görev, iktidara düşüyor.

Bekleyip göreceğiz, “balkon konuşması” nda verilen sözler acaba ne oranda yerine getirilecek?

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar M.Tanzer Ünal - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler