Temel mesele “modernleşme”

Ülkemizin içerisinde bulunduğu toplumsal meselelerinin kökeninde modernleşme sürecinin yattığı genel bir kanaattir.

Özellikle günümüzde cemaatlerin siyasi ve sosyal yapı üzerindeki etkileri, bana göre bu kanaati daha da güçlendirmektedir.

Peki, nedir bu modernleşme?

Soruya tek bir yanıt vermek mümkün değil. Zira modernleşmenin birçok tanımı mevcut.

Ancak en özet şeklinin Mehmet Ali Kılıçbay’ın belirttiği üzere “yerel olanla evrensel olanın mücadelesinin, kazanana ve kaybedene göre farklılaşan veya zıtlaşan öyküsünden ibaret” olduğunu söylemek mümkün.

Bu noktada şunu da belirtmekte fayda var: Evrensellik ve yerellik tanımları, bu konumda olduklarını “iddia edenler” tarafından tanımlandığı için içerisinde çelişki de taşımaktadır.

Tarihsel gelişim neticesinde dünya hakimiyetine sahip unsurların evrensel, geri kalanların ise yerel olarak tanımlandığını görüyoruz ki dolayısıyla hakim kültürün dünyasallaşma aşaması modernleşmeyi doğurmuştur diyebiliriz.  Bu sürecin tarihsel bağlamında ise hakim kültür Batı kültürü olmuştur.

Kılıçbay’ın da belirttiği üzere modernleşme iki türlü gerçekleşmiştir: Birincisi, yerelliklerin belirleyici bir faktör altında etkilenip onu etkileyerek doğal seyrinde bir bütünü inşa etme sürecidir. Bu tipte modernleştiren temel faktör iktisattır.

İkincisi ise bütünleşmenin tepeden inme, önceden çizilmiş bir model içinde tüm topluma dayatılmasıdır. Bu tip modernleşme süreci toplumda çatışma meydana getirirken her iki modernleşme türünde temel belirleyici devlettir.

Birincisinde devlet kendiliğinden modernleştiği için toplumsal çatışma da daha az olmaktadır.

Ülkemizdeki modernleşme süreci ikinci türden olduğu ve devlet toplumu inşa etme sürecine girdiği için “sivil toplum” daha sonra ortaya çıkmıştır.

Ancak burada en can alıcı nokta devletin eski rejim denilen gelenekten gelen düzeni değiştirmeden modernleşmeye çalışması, dolayısıyla bir türlü modernleşememesidir.

Kılıçbay bu konuyu şu şekilde izah etmektedir: Batı’da iktisat temeli üzerinde oluşan ülke bağlamında, zaten buna hazır bir insan kitlesini toplumsallaştırma süreci esnasında devlet hem kendini hem de toplumu inşa mekanizmaları içerisinde ortaya çıkmıştır. Yani Batı’da devlet “oluşmuştur”.

Buna karşılık bizde devletimiz hep varolduğu biçimiyle toplum oluşturmaya kalkışınca onu modernleşme değil post modernleşme sürecine sokmuştur.

Bu durum ise Batı’da doğal süreçte oluşan birey-yurttaşın bizde geç ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği için cemaat mantığı her daim yönetimde etkili olmuştur.

İşte o nedenle geçmişten günümüze değin temel meselelerin başında gelen “cemaatlerin etkinliği” mevzusu, modernleşmenin ve toplumsal bütünleşmenin önündeki büyük bir handikap olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Bir başka ifadeyle bugün cemaatlerle ilgili meselelerimizin modernleşme tecrübemizle ilişkisini göz ardı etmemek gerekir.

Zira uzun zamandır bizim en temel meselemiz işte bu “bize has” modernleşme sürecimiz ve bu sürecin problemlerinin dikkatli biçimde incelenip çözüm üretilememesidir. 

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Nihal Özgirgin - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Başiskele belediye seçimlerinde hangi adaya oy verirsiniz?
Tüm anketler