Hani şu “MİT TIR’ları” olayı var ya…
MİT TIR’larında “bir şeyler” taşındığı konusu…
İşte o taşınan “bir şeyler” tartışılmaya devam ediliyor.
Ortada bir netlik yok.
Devlet, başka şey söylüyor…
Yargı, başka.
Devlet, olayın sıcaklığı daha kaybolmadan demişti ki:
RECEP TAYYİP ERDOĞAN-“TIR’lar Bayır Bucak Türkmenlerine battaniye ve ilaç götürüyordu…”
AHMET DAVUTOĞLU (Dönemin başbakanı)-“Çekinmeden söylüyorum. O yardımlar Bayır Bucak Türkmenlerine gidiyordu. Oradaki Türkmen kardeşlerimizin katledilmesini ilaçlarla, yardım malzemeleriyle engelleyemezsiniz.”
HAYATİ YAZICI-“Türkiye’den Suriye’ye silah gönderilmedi. Sadece spor amaçlı yivsiz av tüfekleri ve kurusıkı tabancalar gönderildi.”
İBRAHİM KALIN (Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü)-“Türkiye, hiçbir gruba silah göndermedi.”
Gördüğünüz gibi…
Devletimizi yöneten “kafa adamları”nın MİT TIR’larıyla ilgili söyledikleri bunlar.
Özetle, “MİT TIR’larında yardım malzemesi vardı” diyorlar.
Yargı, devlete inanmayınca
Devlet yöneticileri böyle dedi, ama yargı devlete inanmadı.
TIR’ların “askeri malzeme” taşıdığı varsayımıyla, Enis Berberoğlu’nu “casusluk” ve “devletin güvenliğini tehlikeye atmakla” suçladı, 25 yıl hapis cezasına hükmetti.
İşte ben de bundan dolayı diyorum ki, Türkiye’de yargı bağımsız.
Eğer “bağımlı” olsaydı, devletin sözüne bakıp karar verseydi, devlet “TIR’lar Bayır Bucak Türkmenlerine ilaç ve battaniye götürüyordu” dediğine göre, Enis Berberoğlu’na ceza vermezdi.
Şimdi ne demek istediğimi anladınız mı?
Bu, çok tehlikeli bir karar
Daha önce yazdım, bir kez daha belirteyim…
Mahkemenin Enis Berberoğlu’na verdiği ceza, “bir fiilin tescili” niteliğindedir.
Yani TIR’ların içinde “yardım malzemesi” olmadığının…
Daha açık ifadeyle, “silah malzemesi” olduğunun…
Bu da ülkemizi “uluslararası arenada” sıkıntıya sokar.
Bence geldiğimiz noktada, Enis Berberoğlu’na verilen cezanın bozulmasında yarar var.
Durup dururken kendi ayağımıza kurşun sıkmayalım!
Kahvehane sayısına neden şaşıyoruz ki?
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi, bir soru önergesi üzerine açıklama yaptı:
“Ülkemizde 2011 yılında 71 bin 308 kahvehane ve internet cafe vardı, 2017 yılında bu sayı 99 bin 203 oldu…”
Demek son 6 yılda 27 bin 895 yeni kahvehane açılmış.
Bunu yıla bölersek, her yıl ortalama 4 bin 650 yeni kahvehane ve internet cafe açıldığı ortaya çıkar.
Her yıl 4 bin 650 kahvehane açılıyor da, acaba bir yılda açılan kütüphane sayısı kaç?
Altı… Evet, sadece altı!
2012 yılında 1.112 kütüphanemiz varmış, bu sayı 2016’da 1.137 olmuş.
Dört yılda sadece 25 yeni kütüphane açılmış.
Yıllık ortalaması, 6…
Şimdi bazı çevreler, bu rakamlara şaşıyorlar.
Bence şaşılacak bir şey yok!
Rakamlar, tam yönetim sistemimize uygun.
Çünkü ülkemizde yıllardır (sadece AKP dönemini değil, önceki dönemleri de alın) sadece “cehalet” ve “yoksulluk” yönetilmek isteniyor.
Vatandaş ne kadar “cahil” ve ne kadar “fakir” kalırsa, o kadar iyi!
“Vicdan” ve “adalet” arasında ne fark var?
Bugünlerde çok tartışılıyor…
“Vicdan” mı “adalet” mi?
Aslında ikisi de aynı şey.
Birbirini tamamlayan ifadeler.
Vicdanla ilgili pek çok tanım var.
İçlerinde en iyisi Aydın Boysan’ın tanımı:
“Tüm insanlar dünyaya, kafa ve yüreklerinde bir iç mahkeme ile gelirler. Bunun adına vicdan denir.”
Doğru karar vermeyenlere, adaletli davranmayanlara “vicdansız” deriz ya, bu ifade “vicdan” ve “adalet” sözcüklerinin anlamlarının ne kadar iç içe olduğunu gösterir.
Bu iki sözcük çerçevesinde, en iyi hâkimin tanımı da yapılmış:
“Sadece yasalara dayanarak değil, vicdanları ile karar veren kişi.”
Bir de Victor Hugo’nun tarifi var:
“En mükemmel adalet, vicdandır.”
Hepsinin ötesinde Hz.Muhammed’in o sözünü hatırlayalım:
“Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır.”
Yani adaletsizliğin…
Yani vicdansızlığın karşısında susan.
Bu nedenle, adaletsiz ve vicdansız olmayalım.
Adaletsizlik ve vicdansızlık karşısında susmayalım.
Bu da adalet fıkrası
Ülkenin birinde, bir kaplumbağa görülmemiş hızla koşuyormuş.
Bunu gören tavşan, güçlükle peşinden koşup yetişmiş:
“Kaplumbağa kardeş, ne oldu sana, neden böyle son sürat kaçıyorsun?”
Kaplumbağa, nefes nefese:
“Cunta geliyormuş…”
Tavşan şaşırmış:
“Canım, sana ne cuntadan?”
“Olur mu tavşan kardeş, ya beni fil sanıp asarlarsa…”
Tavşanın aklı iyice karışmış:
“Kaplumbağa kardeş, sen fil değilsin ki…”
“Fil olmasına fil değilim, ama adaletin olmadığı yerde fil olmadığımı anlatıncaya kadar beni çoktan ipe çekerler.”
2 görüş
*”İçinde birazcık vicdan olmayana verilen hiçbir öğüt fayda etmez.”
*”Bağımsız ve çağdaş olmaktan başka her yol, felakete gider.”
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.