İmamoğlu…

Son günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB)  Başkanı  Ekrem İmamoğlu’nun gezisinde, karşı görüşte olduğu bilinen bir gazeteciye  yer vermesi ve gezi esnasında çekilen bir fotoğrafta, her haliyle bilinen o gazetecinin de gurubun içerisinde görünmesinin eleştirileri aldı başını gidiyor… 

Parti içinde bu durumu eleştiri konusu  yapanlar yıllardır neyi eleştiriyorlar?   

Gerek Başbakanlığı  döneminde ve gerekse  Cumhurbaşkanlığı  döneminde  Recep Tayyip Erdoğan’ın gezilerinde; 

Sadece yandaş medya mensuplarını yanında taşıdığını, uçağına  sadece onları  aldığını;   

Diğer  basın mensuplarını kafilesine yaklaştırmadığını,  

bu durumun, basının özgürce görevini yapmasını zorlaştırıp engellediğini,   

basını  ikiye böldüğünü, basın mensuplarının  önemli bir kısmını ötekileştirdiğini… 

Eleştirip durmuyorlar mı?  Bu durumdan şiddetle yakınmıyorlar mı?  

Yanlı tutumu ile, halkın haber alma  hakkını kısıtladığını … 

İyi de şimdi bu eleştirilerin haklı olduğuna  kamuoyunu nasıl inandıracaklar merak ediyorum.   

Siyasetin her devrinde, her haliyle iktidar yandaşı olan, duruma göre renk değiştiren bir gazetecinin geziye neden katıldığını, katılmaması gereğini diline dolayıp eleştiri malzemesi  haline  getirenler;  

Karşı görüşteki yandaş basına ve  siyasi iktidarın sözcülerine  malzeme vermiş olmuyorlar mı? 

Sözüm ona  öz  eleştiri yaptığını zannederek kendi parti siyasetine  zarar  verdiklerinin göremiyorlar mı? 

Cumhurbaşkanı’nın karşıt görüşlü basın mensuplarına  kafilesinde  yer vermeyişine  laf edemeyecek hale düştüklerini fark edemiyorlar mı ?... 

İmamoğlu bu davranışıyla;  

Lehte ve ya  aleyhte olduğuna bakmaksızın basına karşı hoşgörülü davranıp saygı göstermekle, 

Yazılı ve  görsel basın  mensuplarına  basın özgürlüğü anlayışıyla yaklaşmakla, 

halkın haber alma özgürlüğünün  önüne konulan engellerin olmaması gerektiğini vurgularcasına,  basına ve basın mensuplarına  her hangi bir engel koymamakla,  

Basın ve basın  mensupları  arasında, başkalarının yaptığı gibi, bizden ya da bizden değil diyerek ayrımcılık yapmamakla, 

demokrasiye olan inancını ve  bağlılığını göstermiş olmuyor mu?  

Bu tartışmalar üzerine;  değerlendirme yaparken kullandığı  “ vız gelir tırıs gider”  cümlesini,  bugüne kadar sergilediği  siyasi duruşuna, olaylara ve insanlara mensubu olduğu partinin halkçı yaklaşımına uygun bulmadığımı  ifade etmeliyim. 

Daha  uygun bir  dille;   

Yukarıda bir kısmını akıl edip yazabildiğimiz, onun dışında ; 

Varsa kendince bilinen açıklayıcı nitelikte makul gerekçelerin olduğunu,  

zamanla bu durumun parti çevrelerinde anlaşılıp kabul göreceğini, 

hatta belki de parti politikası için yararı olabileceğini düşünüp umduğunu,   

davranışını olumsuz olarak değerlendiren  partili insanların  görüş ve söylemlerine de saygılı olduğunu… Anlatacak  yapıcı  cümleler kurabilirdi. 

Bugünkü  politikacılara  bakınca, kim neyi yapmak istiyor, kim neyi yıkmaya uğraşıyor; anlamakta  güçlük çekiyorum. 

Ama ne yazık ki zamanımızda politikanın dili ve geldiği konum bu… 

**

CANAN KAFTANCIOĞLU KARARI:

Bir çok dostumuz bu konudaki görüşümü sordu.

Kısaca cevap vereyim.  

İlk bakışta siyaset kokan bir karar  olarak  gözüküyor.  

Hukukçu olmayanların  konuya  bu şekilde yaklaşmalarını da  yadırgamıyorum.  

Benim  fikrimi soruyorsanız,  dosyayı  görmeden kararın  hukuken doğru  olup olmadığı, siyasi bir karar olup olmadığı hakkında  bir şey söylemem, hukukçu kimliğimle  bağdaşmaz. Ancak dosyayı inceledikten sonra  bir görüş bildirebilirim.