Bugün İstanbul’un Fethi’nin 569. yıldönümü. İnsanlık tarihinin en yüksek medeniyet noktalarından birisi olan Roma İmparatorluğu’nun son temsilcisi olan Bizans yani Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarihin tozlu sayfalarına karışmasının ve Türkler tarafından dünyanın o dönem için en önemli; bugün halen daha en önemli şehirlerinden birisi olan İstanbul’un alınmasının yıldönümü.
Ülkemizde ne yazık ki bazı kamplaşmalar öylesine saçma konular üzerinden taraflaşma ve kutuplaşmaya gidiyor ki insan gerçekten hayret ediyor. İstanbul’un Türkler tarafından ele geçirilmesinden dolayı dünyanın geri kalanında üzülenler olması doğal olmakla beraber; “zulüm 1453’te başladı” gibi maksadını aşan sloganlar insanı irrite ediyor. Elbette bu sloganı kullananlar kentin dokusunun yok edilmesine bir atıf yapıyorlar ancak kentin dokusunun katli son 70 – 80 senelik bir mevzuyken; o dokunun çok büyük bir kısmını inşa eden Osmanlı İmparatorluğu dönemini de hadsiz bir şekilde buna dahil etmek; kaş yapayım derken göz çıkartmak ya da şecaat arz ederken sirkatin söylemek gibi bir durum.
Bugün ne yazık ki dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olma özelliğini her geçen gün koşa koşa kaybeden İstanbul’un “bizim olmasının” yıldönümü kutlanacak, sloganlar atılacak, tarih tezleri herkes tarafından ucundan çekiştirilecek ve bugünün siyasetine malzeme edilme ucuzluğu sergilenecek. Neyse ki toplumun %90’ından fazlasına bu tip ucuz hamaset teflon etkisinden öteye gitmiyor.
FATİH SULTAN MEHMET NEDEN ÇOK BÜYÜK?
İnsanımızın tarih bilgisi sığdır. Bu gerçeği sokak röportajlarından yarışma programlarına, sınav sonuçlarından sosyal ağlardaki paylaşımlara kadar nereye kafamızı çevirsek görebiliyoruz. Tarihi sadece kahramanlar ve hainler ekseninde anlamlandırmak; bugünün kavgalarına dünden meşruiyet kazandırmak gibi ucuzluklar maalesef her yanı sarmış durumda. İnsanımızın büyük ekseni nezdinde Fatih Sultan Mehmet’i en büyük padişah yapan şey İstanbul’u fethetmiş olması. Lakin mesnetli tarihçiler nezdinde İstanbul’un Fethi öyle anlatıldığı kadar da büyük bir olay değildir. Zaten her tarafı Osmanlı tarafından çoktan kuşatılmış, avuç içi kadar bir bölgede uzatmaları oynayan; içi çürümüş bir yapının tarih sahnesinden zamanı geldiği için silinmesinden ibarettir. Önemli ve büyük bir olaydır ama abartıldığı gibi bir tarihi dönüm noktası değildir.
Fatih Sultan Mehmet’i tarihimizin en büyük padişahı ve mareşallerinden birisi yapansa bu fetih değil, bu fethin öncesinde ve sonrasında yaptıklarıdır. Örneğin o dönemin teknolojisiyle aşılması güç olan surları yıkmak için beyin ithalatı yaparak topçu ustaları getirip; karşısındaki teknik bilgiye dayanan savunma hatlarını yine teknik bilgiye dayanarak yıkmayı başarmıştır. Bilime önem vermiştir, ordusunu hamasetle surların üzerine koşturmamıştır.
Meşhur gemilerin karadan yürütülme hadisesi de bizlere okullarda dünyanın en büyük olayı gibi anlatılmaktadır ancak yapılan ufak kadırgaların bir tepeyi aştırılmasından ibarettir. Fethin başarıya ulaşmasında çok hayati bir etkisi olmamakla beraber; düşmanı psikolojik olarak yıkan bir harekettir. Elbette önemli ve tarihe geçecek bir olaydır ancak bu hamle fetih harekatını başarıya ulaştıran yegane büyük olay değildir.
BİLİM VE SANAT ODAKLI BİR ENTELEKTÜEL
Fatih Sultan Mehmet için İlber Ortaylı ve Halil İnalcık gibi dünyanın en önemli bir avuç tarihçisi içerisinde görülen kıymetli değerlerimiz şu tanımı kullanırlar; “Rönesans çağının tüm Avrupa’daki en büyük entelektüeli Fatih Sultan Mehmet’tir.”
Tarihimizin en büyük padişahı olan bu zat-ı muhterem; birilerinin anlattığı gibi sofu bir dindar da değildir; olayı at üstünde kelle biçmek olan bir savaşçı da değildir. Fatih Sultan Mehmet döneminin dünyasının en büyük düşünürlerinden birisi olarak yaptığı her hamlesinin ardında bir zihinsel emek, bir düşünceler bütünü yani felsefe olan ve hayatın gerek estetik inceliklerini gerekse de reel politiğin buz gibi doğrularını zihninde harmanlayarak yaşamış nevi şahsına münhasır abide bir şahsiyet olarak tarihimizin zirve noktalarından birisidir.
Tüm dini grupları birbiriyle eşit gören, Patrikle her hafta “masada yemek yiyen” (o dönem için masa kullanımı bizim topraklarımızda yoktur), felsefeye, güzel sanatlara ve coğrafyaya kafa yoran; sürekli dil öğrenen ve bilimsel kaynakları orijinal dillerinden okuyan birisidir. Ve en acısı bir daha onun gibi bir karakter ortaya çıkmadığı için arada birkaç umut veren padişahın girişimleri de yetersiz kalmış ve Osmanlı İmparatorluğu küçüle küçüle ölüm döşeğine sürüklenmiştir.
FATİH’İN MİRASÇISI MUSTAFA KEMAL’DİR
1453 yılında Türk toprağı olan İstanbul’un; gerek Osmanlıcı tutucular gerekse de bir kısım tarih tezlerinde yıkıcı Cumhuriyetçiler tarafından bugün halen daha gerçek hikayesi bir türlü anlatılmamaktadır. Bunun sebeplerini Murat Bardakçı uzun yıllar arada üstü örtülü mesajlarla ekranlarda ve gazete köşesinde dile getirmiştir.
1453 yılından 1918 yılına kadar Türk toprağı olan İstanbul, 1918 – 1923 arasında İngiliz, Fransız ve İtalyan işgali altında kalmıştır. Bu 5 senelik dönem sanki tarihimizde yaşanmamışçasına bir anlatı inşa edilmiş ve bu rotası bozuk uçakta herkes aynı yöne gitmektedir. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u kurtaran da Mustafa Kemal Paşa’dır.
Bu buz gibi gerçek ortada dururken; dünkü güneşle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışan iki mesnetsiz grup; Fatih’in nezdinde temsil edilen Osmanlı’yla, Mustafa Kemal nezdinde temsil edilen Cumhuriyet’i kavga ettirmekte anlamsız bir ısrarı sürdürmekteler. 6 Ekim 1923 günü de tıpkı 29 Mayıs 1453 günü gibi en yüksek perdeden kutlanmalı, anlatılmalı ve bu anlamsız kayıkçı kavgası sona ermelidir.
Çok bilinmeyen bir olay vardır ve aslında Osmanlı – İttihat Terakki – Cumhuriyet ekseninde süregelen suni kavganın ne denli anlamsız olduğunu bizlere göstermektedir. İşgal güçleri İstanbul’u padişahın da onayıyla ele geçirdiği zaman; aynı gün İttihatçılar Ayasofya’yı işgal etmiş, kubbesinden sütunlarına her yere bombalar yerleştirmiş ve işgal kuvvetlerine “eğer Ayasofya’yı kilise yapmaya kalkarsanız havaya uçururuz” şeklinde haber yollamışlardır. Halkın da tepkisinden çekinen işgalci düşman askerleri Ayasofya’ya yaklaşmamışlardır.
“Din düşmanı ittihatçılar” diye birilerinin yaftaladığı adamların giriştiği bu eylem; şehrin anahtarını düşman kuvvetlerinin işgal komutanına veren Vahdettin’e göre dinine diyanetine ne kadar daha sahip çıktıklarının bir göstergesi kabul edilmelidir. Aynı İstanbul’u “gavur düşmanın” işgalinden kurtaran Mustafa Kemal’in ordusu da 465 yıl sonra Türk toprağı olması 5 seneliğine kesintiye uğramış olan İstanbul’u yeniden bizlere armağan etmiştir.
Tarih ne yazık ki bizimkisi gibi Doğulu refleksleri yüksek toplumlarda bir hamaset aracı. Bugün söyleyecek sözü olmayanlar için dünün argümanlarıyla kitleleri manipüle etmek için kullanılan bir araç. Düz yazıyla fikir tartışması geleneği bizim topraklarda pek gelişmiş olmadığı için; mantıktan ziyade duygulara hitap ederek romantik söylemlerle siyaset yapma ısrarı bugün ülkemizi sahip olduğu potansiyelin her anlamda çok gerisinde debelendirmektedir.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Lazo - Fatih İstanbul'u aldı fakat Fatih'in torunlarının torunları İstabul'u İngilizlere teslim ederek İngiliz savaş gemisi Malaya ile İngiltere'ye kaçtı.Yani ATATÜRK tekrar İstanbul'u İngilizlerden geri aldı.Kapişşş...
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.