Fatih olabilmek…

Osmanlı Devleti’ni ve Türk Tarihini onurlandıran, İstanbul’u fethederek Ortaçağ’ı kapatan YENİ ÇAĞ’ı müjdeleyen Fatih Sultan Mehmet, bizim ilk büyük fatihimizdir.

“Fatih’i” ne kadar tanıyoruz?

30 Mart 1432’de dünyaya geldi. Çok iyi bir eğitim gördü. Molla Gürani ve Akşemsettin hocalarıydı. Ayrıca, Avrupalı şahsiyetlerden eğitim aldı. Osmanlıca’nın yanısıra Arapça, Farsça, Yunanca, Latince, İbranice, Sırpça’yı rahatça konuşabiliyordu. Kitap okumayı, çağının gelişmelerini takip etmeyi seviyordu.

Bu sağlam altyapı ile henüz 19 yaşında tahta geçti. 21 yaşında ise İstanbul’u fethetti ve koca Bizans’ı yıktı.  Sonra, birçok fetihler yaptı.

İstanbul’un fethi için Edirne’de, Muslihittin ve Sarıca Sekban gibi Osmanlı mühendislerinin yanı sıra Macar Urban’a “Şahi” adı verilen topları döktürdü.

Zevk ve sefadan hoşlanmazdı. Zamanının çoğunu idari ve askeri çalışmalar alırdı. Bilime ve bilimsel çalışmalara büyük önem verirdi. Büyük bilim insanlarını İstanbul’a getirtti. İtalyan kültürüne ilgi duyardı. “Avni” mahlası ile Divanlar yazdı. Mahiyetindeki 185 şairden 30’unu maaşa bağladı.

Topkapı Sarayı’nda, içlerinde Aristotales ve St. Thomas’ın eserlerinin de bulunduğu büyük bir kütüphane kurdu. Çağdaş Tarih yazıcılığı Fatih ile başladı.

Tüm dinlere mensup halka eşit mesafelerde oldu. Galatalı Ortodoks Hıristiyanlara verdiği “Özgürlük Fermanı” bunun somut bir örneğidir. Hıristiyanların angarya olarak çalıştırılmalarını yasakladı.

“Fatih Kanunnamesi” ile devletin örgüt yapısı ve işleyişine ilişkin temel yasayı çıkardı.

Henüz 49 yaşında bedensel yaşamı sonlanan Fatih Sultan Mehmet, tarihimizin onur abidelerinden biridir.

Ya Sonra?

Fatih Sultan Mehmet’ten sonra, Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar Devlet Düzeni çağın koşullarına uygun ve adaletliydi.

İlk büyük günah, önce Fransızlara sonra da diğer Avrupa devletlerine verilen KAPİTÜLASYONLAR-yani; Ticari İmtiyazlar oldu.

Ülkenin bilim ve teknoloji bağları sinsice zayıflatıldı ve koparıldı. Koca imparatorluk hızla toprak kaybetmeye başladı ve ilk kez 1854’de Kırım Savaşı ile DIŞ BORÇLANMA tuzağına düşürüldü!

Saray’da zevk, sefa, israf giderek artarken, devlet düzeni bozuldu. Osmanlı öylesine borçlandı ki, borçlarını ödeyemeyecek hale gelince, yabancı ülke temsilcilerinden oluşan “DUYUN-U UMUMİYE İDARESİ” kuruldu ve Osmanlı’nın tüm vergi gelirlerine, limanlarına, işletmelerine, telefon idarelerine, Yaprak-Tütün ve Müskirat İşletmesine, Şirket-i Hayriye’ye yabancılar el koydular!

Yıl 1881 idi!

Aynı yıl, Selanik’te “Mustafa” isminde bir çocuk dünyaya geldi!

Son Darbe;

Alman Emperyalizmi ve 1. Dünya Savaşı

“Ulus Devlet” aşamasına en son ulaşan Almanya, Osmanlı’ya “dost devlet” kimliği ile yanaştı! Alman paşaları, “Ordunuzu eğitelim” diye geldiler! Deutsche Bank kredileriyle Osmanlı’yı yeni borç tuzağına düşürerek Alman Krupps ve Mavzer firmalarının silahlarını sattılar!

 “Bağdat Demiryolu” projesiyle, güzergah üzerindeki madenleri arama ve işletme imtiyazı aldılar!

Bergama Antik Kenti Zeus Sunağı, Athena Tapınağı gibi tarih hazinelerini alıp götürdüler!

Ve sonunda, Osmanlı’yı 1. Dünya Savaşı’na soktular!

Sonuç; ağır bir yenilgi ve son kalan topraklarımızın galip devletler tarafından paylaşıldığı SEVR Antlaşması oldu.

Fatih’in fethettiği İstanbul, İngiliz askerlerinin işgal ve denetimine girdi. İzmit, İzmir ve Batı Anadolu’ya Yunan orduları girdi.

İkinci Fatih; Mustafa Kemal.

Bu utanç karşısında Mustafa Kemal, ona inanan silah arkadaşları, Anadolu halkı ile el ele vererek, işgale karşı mücadeleye başladılar. Ve sonunda kazandılar.

İstanbul henüz İngiliz işgali altındaydı. Terk etmeye de niyetleri yoktu. Lozan Barış görüşmeleri henüz başlamamıştı. Türk Ordusu, Çanakkale ve Trakya üzerinden İstanbul’a yöneldi. Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya; “Trakya 6 Ekim 1922 öğleden sonra saat 6’ya kadar TBMM hükümetine teslim edilmediği takdirde İstanbul üzerine harekete geçiniz” talimatını verdi. Ve bu emir İstanbul’daki İngiliz işgal kumandanlığına ulaştı!

İngiliz işgal kuvvetleri 6 Ekim 1922 günü İstanbul’u terk ettiler.

19 Ekim günü ise Rafet Paşa, 126 Jandarma ile İstanbul’a girdi ve coşkuyla karşılandı. İstanbul yeniden bizim oldu.

Mudanya Mütarekesi ve LOZAN Barış görüşmeleri sonucu, yıkılan Osmanlı bakiyesi içinde, Ulus Egemenliği ve Tam bağımsızlık ilkelerine dayanan CUMHURİYET yönetimi kuruldu.

Şimdi, aklı ve vicdanı olan her insan düşünmelidir;

Kurtuluş Savaşı başarılmamış olsaydı İstanbul’da işgal bitebilir miydi?

Mustafa Kemal kimdir?

Selanik’te dünyaya gelen ve çocuk yaştan itibaren o kısa yaşamı asker olarak cephelerde geçmiş, bu neden böbrek hastalığı başta olmak üzere çeşitli hastalıklar yaşamış bir insan.

Üstelik, mesleki alanda, çeşitli cephelerde ve özellikle Çanakkale Savaşı’ndaki başarılarıyla saygı kazanmış bir komutan.

Türkçe dışında Fransızca, Almanca, İngilizce, Rusça, Farsça, Arapça, Rumca, Bulgarca dillerine hakim, kısa yaşamı boyunca 3 bin 997 kitap okumuş, 9 kitap yazmış bir bilge insan.

Bilime, teknolojiye, bilim ve sanat insanlarına, farklı inanç değerlerine saygılı bir kişilik.

Henüz 57 yaşında yaşama veda etti.

Bu yönleriyle de Fatih Sultan Mehmet’e benzemiyor mu?

Her iki fatihimizi de rahmet ve saygıyla anıyorum.