ENSAR ve TÜRGEV Vakfı yöneticileri de “gazeteci” olurken

Dün yazdım, bugün de devam ediyorum.

Her ne kadar adına “Dezenformasyon Yayası” veya “Yalan haberle mücadele için hazırlanan kanun teklifi” de dense, sosyal medya ile ilgili TBMM Başkanlığı’na sunulan 40 maddelik kanun teklifi, temelde “gazetecilik mesleğini itibarsızlaştırma” amacını taşıyor.

Tamam sosyal medya ve internet haber sitelerine bir düzenleme şarttı, ama iktidar bunu fırsat bildi, araya “haber verme- haber alma hakkını kısıtlayıcı” ve “gazetecilik mesleğini itibarsızlaştıracak” maddeler de sıkıştırdı.

Eğer teklif yasalaşırsa…

*Halkı yanıltıcı bilgiyi yayma

*Endişe, korku ve panik yaratma

*Ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini ve kamu barışını bozma

1 yıldan 3 yıla kadar hapis gerektiren suç olacak.

Suç kabul edilecek gazetecilik eylemlerine bakar mısınız?

Her haberi al, bu suç kalıbına koy, sonunda suçlu çıkarsın.

Sen “halkı yanıltıcı” bilgi verdin.

Sen “endişe ve korku yaratıcı” haber yazdın.

Sen “kamu barışını bozan” manşet attın.

İktidar, sayısı her geçen gün azalan gerçek gazetecilere tuzak kuruyor.

Önümüzdeki dönemde, özellikle seçim sürecinde, bu yasa uygulanarak gazetecilere gözdağı verilecek.

Gazeteciliğin itibarsızlaştırılmasına gelince

*******

Kanun teklifinde, basın kartlarını kimlerin alabileceği ile ilgili madde de değiştirildi.

Buna göre:

*Basın kartı başvuruları Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na yapılacak.

*Gazete, televizyon, internet haber siteleri, Türkiye'ye yönelik faaliyet gösteren yabancı medya kuruluşlarının çalışanlarının yanı sıra, medya alanında faaliyet gösteren sendikalar, kamu yararına faaliyette bulunduğu Cumhurbaşkanı kararıyla saptanan dernek ve vakıf yöneticilerine de basın kartı verilebilecek.

Nasıl ama?

Bugüne kadar “basın kartı”, sadece basın mensuplarına verilirdi.

Bu da öyle kolay değil.

Belirli şartları taşıyacaksın, bekleme süresini tamamlayacaksın.

Bundan böyle, “kamu yararına faaliyette bulunduğu Cumhurbaşkanı kararıyla saptanan dernek ve vakıf yöneticilerine de “basın kartı” verilebilecek.

Bu, “gazetecilik mesleğini itibarsızlaştırma” girişimi değil de ne?

Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Birisi çıksın, kanun teklifindeki bu maddenin şöyle bir mantığı var desin.

Türkiye’nin “çakma” gazetecileri…

********

Dün İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesine girdim.

Türkiye’de “kamu yararına çalışan dernek statüsünde” tam 428 dernek var.

Kamu yararına çalışan vakıf sayısı ise 305.

Toplayın ikisini, 733 yapar.

Ortalama her dernek ve vakfın yönetimi 10 kişiden oluşsa, ülkemizde 7 bin 330 kişiye daha “basın kartı” verilecek.

Sonuçta, isimleri sürekli gündemde olduğu için yazıyorum, ENSAR ve TÜRGEV Vakfı yöneticileri de artık “basın kartı” sahibi olacak, bu kartı taşıdıkları için de “gazeteci” sayılacak.

Saçmalık!

Dünyada böyle bir uygulama yok.

Bu uygulama, Türk gazeteciliğinin yurt dışındaki itibarını da yerle bir edecek.

Yurt dışına giden gerçek bir gazeteci, basın kartını gösterdiğinde, “şüpheyle” karşılanacak.

Acaba bu “gerçek gazeteci” mi, yoksa “çakma gazeteci” mi, yani “Türkiye’nin vakıf-dernek gazetecisi” mi?

Böyle bir şey olabilir mi?

“Gazeteciliğin itibarsızlaştırılmasından” kimin ne çıkarı var?

Hedef ne?

Son yıllarda gazeteler ve gazeteciler iyice yerle bir edildi, şimdi son darbe mi vuruluyor?

Gerçek gazeteciler sindirilip köşelerine çekilecek, “ENSAR ve TÜRGEV gazeteciliği” mi, “çakma gazeteciler” mi toplumu aydınlatacak, Türkiye’yi kurtaracak?