İzmit, 6 Kasım 1922 Pazartesi
Müzeyyen Ünal
7 Kasım günlü Hakimiyeti Milliye ve Yenigün; 8 Kasım günlü İkdam ve Vakit gazeteleri, kapanan Peyamı Sabah gazetesi başyazarı Ali Kemal’in, 5 Kasım 1922'de dört sivil tarafından kaçırıldığı İstanbul’dan İzmit’e getirilerek sorguya çekildikten sonra Birinci Ordu Kumandanı Nurettin Paşa’nın işaretiyle 6 Kasım 1922 de linç ettirildiğini yazdılar.1 İstiklal Savaşı bitmiş, ancak savaşın yaraları kapanmamıştı. Anadolu Harekatı karşıtı bir kalem sahibinin linç edilerek öldürülmesi savaşın ertesindeki günlerde oluvermişti.
İzmit'te infaz edilen gazeteci Ali Kemal kimdi
Çankırı Kalfat köyünden Hacı Ahmet Efendi’nin oğlu, 1869 İstanbul doğumlu Ali Kemal, Mülkiye yüksek kısmından mezun oldu. İkdam Gazetesi’nde İttihat ve Terakki karşıtı yazıları ile tanındı. Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Siyasi Tarih Müderrisliği yaptı. 31 Mart Olayı'ndan sonra müderrislik görevine son verilen Ali Kemal, yeni kurulan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na girdi. Peyam-ı Sabah ve İkdam gazetelerinde siyasi yazılar yazdı. 1918 de İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenlerinin ülkeden kaçmaları ve Mondros Mütarekesi’nden sonra yönetime gelen Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın I. Damat Ferit Hükumeti'ne önce maarif sonra dahiliye nazırı olarak girdi. Dahiliye nazırlığından sonra milli kurtuluş hareketlerine şiddetle karşı yazılar yazmaktan “vatana ihanet” le suçlandı. Büyük Zaferden sonra Ankara İstiklal Mahkemesi’ne gönderilmek üzere İzmit’e getirildiğinde linç edilerek öldürüldü.2
Nazım Hikmet'in mısralarında3
Kim bu Ali Kemal Gazete muharriri İngilizden para alır Adamıydı Halifenin Gözlüklü Şişman Kan damlardı kaleminden fakat murdar fakat pis bir kan Gün olur daha derin Daha geniş yara açar Kalemin düşmanlığı Mavzerin düşmanlığından İngilizler İstanbul’daydı daha Ali Kemal’i çalıp getirdiler
İngiliz’in mavi gözünden. Burada “Geliyor!” diye bir şayia çıktı altı yedi saat önce. İskeleye yığıldı millet. Belki İzmit halkının dörtte üçü, Kadınlara varıncaya kadar. Konağın önü, meydan, sokaklar adam almıyor. Kaynıyor karınca gibi İzmit halkı. Fakat öfkeli, Fakat merhametsiz. Ali Kemal 20 dakka kaldı kalmadı konakta dışarı çıkardılar. Attı bir adım. Etrafını zabitlerle polisler almış. Kireç gibi yüzü. Sarışın. Birden ahali başladı bağırmağa: “Kahrolsun Artin Kemal...” Durdu. Arkasına baktı Konağın kapısından tarafa, Belki de geri dönüp içeri girmek için. Fakat yüzüne karşı kapıyı ağır ağır kapadılar.”...
Mel’unu Köprübaşına asmalı!'
Bir rivayete göre Erkanı Harbiyei Umumiye Reisi Fevzi Paşa, Peyam Sabah gazetesi başmuharriri Ali Kemal’in Anadolu’ya kaçırılmasını şifreli telgraf emri ile istemiş; görev Felah grubundan Topçu Mülazımı Cevdet'e verilmişti.4 Yahya Kemal'e göre "Bütün cidal (savaş) esnasında ızdırapları hissettikçe: 'Mel’unu Köprübaşına asmalı!' demiştik. Akıbet kendisini bir köprübaşında asılmış gördük. Milletlerin intikamı, fertlerin gelip geçici hassasiyetlerine uymuyor."du.5 Düşünülmeden kızgınlıkla söylenilenler, gerçekleştiğinde bundan pek hoşnut kalınmıyordu. Savaşın da bir hukuku varken, barışta hukuksuzluk ve vahşeti sürdürmek çok tehlikeliydi.
Ali Kemal'in İzmit'e kaçırılması
Falih Rıfkı Atay, Çankaya kitabında (s.233) “İzmit'in bizler için fena bir hatırası vardır” diyerek şöyle anlatır: Beyoğlu'nda Cercle d'Orient altındaki berberde traş olurken komiser Cemil ve arkadaşları Ali Kemal'i tutmuşlar ve bir motorla kaçırmışlardı. Henüz işgal kuvvetleri İstanbul'da olduğundan Ali Kemal kendisinin emniyette olduğunu sanıyordu. Ali Kemal Ankara'ya gönderilecek ve orada muhakeme edilecekti. İzmit'te bulunan Nurettin Paşa, Peyam-ı Sabah başmuharririni alıkoydu. Ordu hukuk müşavirliğinde bulunan Necip Ali, kumandanın emri üzerine, kendisini sorguya çekti. Necip Ali'nin sonradan bana anlattıklarına göre Ali Kemal, büyük bir kaygı duymuyormuş. Anadolu'nun böyle bir zafer kazanacağını asla ummadığını memleketin menfaatini bir uzlaşmada gördüğü için bir kanaat mücadelesi yaptığını söylüyormuş. Sonra kendisini Nurettin Paşa'nın çağırdığını haber vermişler. Yanına girince:
“Artin Kemal sen misin ?” demiş. Ali Kemal, sesi bile titremeksizin:
“Hayır Paşa Hazretleri, ben Artin Kemal değilim. Ali Kemal'im,” demiş.
Kumandan: “O'nu mahkemede anlatırsın !” cevabını vermiş ve “Çık dışarı!” diye kovmuş. Halbuki daha önce bazı neferleri sivil giydirerek Ali Kemal'i linç etmek için hazırlatmıştı. Kumandanlık kapısından biraz uzaklaşınca taşlarla üzerine hücum etmişler. Bir subaya sarılmış. Kuvvetli de bir adamdı. Koparır gibi almışlar ve taşla öldürmüşler. Üstü paramparça köprünün üstüne asmışlar.”
Ali Kemal'in İnfazı
O sırada İzmit’te bulunan I. Ordu Haberalma Şubesi Başkanı Rahmi Apak, olayı daha ayrıntılı verir: "Nurettin Paşa bana 'Şimdi sokaktan birkaç yüz kişiyi büyük kapının önüne toplat. Kapıdan çıkarken Ali Kemal’i öldürsünler linç etsinler” dedi. Bu çok ağır bir iş. İzmit’te merkez kumandanlığı emrinde Kel Sait adında bir inzibat yüzbaşısı vardı. Bu zatı Birinci Dünya Savaşı'ndan beri tanırım. Alaydan yetişmedir, çağırttım. “Paşa’nın yanına git. Sana önemli bir haber verecekmiş.” dedim.
Ben kendim, Paşa’nın bu emrini vermek istemiyordum. Sebebi sorumluluk korkusu veya vicdan azabı değildi. Çünkü Ali Kemal’in Milli Mücadele davamıza ne büyük ihanetler ettiğini yakından biliyordum. Benim çekingenliğim bu ölümün kanun yolu dışında yapılmasına taraftar olmadığımdandı. Her askeri mahkeme pek tabii olarak Ali Kemal’e ölüm cezası kararını verecekti. Kel Sait tertibatını yapmak üzere çıktı gitti. Necip Ali Bey hiçbir şeyden haberi olmaksızın Ali Kemal ile konuşmakta ve notlarını almakta devam ediyordu. Konuşmalarına kulak veriyorum. Ali Kemal bundan sonra bütün mevcudiyeti ile Mustafa Kemal davası ile beraber çalışacağını söylüyordu.
Ali Kemal, iyi bir terzi elinden çıkmış koyu renkli bir elbise giymişti. Yakışıklı bir adam, pek iyi giyinmiş, orta boylu, biraz tıknaz, gözlüklü, ak yüzlü, kırmızıca yanaklı. Beş on dakika sonra başına gelecek olandan habersiz olduğundan arkasına düşen kapıdan esen rüzgarın sırtına dokunduğunu söyleyerek sandalyesinin değiştirilmesine izin verilmesini rica etti. Bu ricası kabul edildi. Onbeş dakika sonra, Kel Sait yarı açık kapıdan bana herşey tamamdır işaretini verdi. Ben de Necip Ali Bey’e;
“Haydi Necip Ali Bey, Ali Kemal Beyefendi’yi al birlikte askeri cezaevine götür.” dedim. İkisi birlikte kalktılar odadan çıktılar. Ben faciayı gözlerimle görmemek için masamın başında üzüntü içinde bekliyorum. Birdenbire dışarıda gürültüler, bağırmalar oldu. Arkasından da Necip Ali Bey, başından kalpağı düşmüş, saçları dikilmiş, yüzü gözü şişmiş morarmış ve büyük bir telaş içinde odaya girerek;
“Beyefendi ne duruyorsunuz Ali Kemal’i öldürüyorlar. Ne duruyorsunuz”.
diye bağırmaya başladı. Ben sukunetle ;
“Onu öldürüyorlarsa sana ne, otur yerine",
deyince birdenbire afalladı. Ve bana kızgın kızgın bakarak; “Ey, bu işi önceden bana neye söylemediniz. Beni de mi öldürtmek istiyordunuz. Benim suçum ne? diye mırıldanarak yerine oturdu.
Ali Kemal köşkün (İzmit Kasr-ı) büyük kapısından çıkar çıkmaz elleri bıçaklı, taşlı, demirli halk, küçük ve büyük çocuklar ve gençler üzerine saldırmışlar. Necip Ali Bey kurtarmak için Ali Kemal’e sarılmış, Ali Kemal’de kurtulmak için ona sarılmış. Bu sırada birkaç yumruk ve taş Necip Ali Bey’e de isabet etmiş. Birisi arkasından Ali Kemal’in beline uzun bir bıçak sokunca bunun acısı ile Ali Kemal bağırarak yere yatmış, diğerleri de taşla ve tekme ile kafasını ezmişler. Necip Ali de patırtının içinden güçlükle sıyrılarak kaçabilmiş. Toplananlar derhal Ali Kemal’in yeni elbiselerini soyup almışlar. Parmağındaki yüzüğü, altın saatini ve ceplerinde nesi varsa almışlar. Sonra ayaklarına bir ip bağlayarak can cekişen bu adamı yokuş aşağı don gömlek sürüklemişler.”6
***
Sehpa, Demiryolu Köprüsünde
Lozan Konferansı’na gitmek üzere 5 kasımda Ankara’dan İstanbul’a trenle yola çıkan İsmet Paşa başkanlığındaki Murahhas Heyet, 6 kasımda İzmit İstasyonu’nda dinlenmek için indiklerinde Ali Kemal’i demiryolu üzerindeki köprüde sehpada sallanırken görürler. Lozan Heyeti’nde bulunan Yahya Kemal, Siyasi ve Edebi Portreler’de (s.95) gördüklerini şöyle anlatır; Tren İzmit’te durduğu zaman karşılamaya gelen “Nurettin Paşa’nın etrafındakiler ‘Artin Kemal tepelendi!’ diye bağırıyorlardı. Bu kalabalık adeta kırmızı bir rüyanın heyecanı içinde görünüyordu. Nurettin Paşa başında güzel bir kalpak, sırtında güzel bir gabardin palto, sakalı taranmış güleryüzlü olarak İsmet Paşa’nın elini sıktı. Diğer murahhaslar ve bütün Heyet-i Murahhasa azasıyla beraber önce Artin Kemal’in cesedini görmeğe, ondan sonra belediye dairesinde verilecek ziyafete davet etti. Hepimiz, Fransa mümessili Ceneral Mauguin de ilk safda programa tabi olarak yürüdük. Bir kaç adım ötede Ali Kemal’in cesedi toplu iğnelerle bir çarşafa sarılmış, önünde bir mukavva parçasına Hain-i din-ü vatan Artin Kemal yazılmış duruyordu. Cesedin çehresi bir mengene ortasında gibi sıkışmış, birdenbire tanınmaz bir şekildeydi; sol ayağındaki çorap yeni çekilmiş olduğu için ayak bembeyazdı. Bir tarafından biraz kan sızıyordu. Cesedin epey müddet tozda süründüğü anlaşılıyordu.”
Lozan Heyeti Tepkili
“Nurettin Paşa cesedin karşısında ferah ve mağrur bir tavırla halka nasihat kabilinden 'İşte din-ü milletimize ihanet edenlerin cezası budur” derken İsmet Paşa’nın cesede gergin bir yüzle baktığını, manzara karşısında nasıl etkilendiğini de anlatır (Yahya Kemal, s.96).
Lozan Heyeti sessizce İzmit Belediyesi’nde kendileri için hazırlanan yemeğe giderler. Asker sivil her kesimden gelenlerle dolu olan Belediye’de konuşulan konu Ali Kemal olayıdır. Herkes kendine göre anlatmaktadır. “Sofraya oturduğumuz zaman halk arkamızda ayakta duruyordu. Fransız İnkılabı'nın 90 senesindeki (1790) halk hükumeti manzaralarından biri içinde bulunuyorduk.” Nurettin Paşa da olayı kendine göre anlatmaya başladı; (Yahya Kemal, 97) “...Kapıdan çıkarken halk hücum etmiş, taşla tepelemiş cezasını vermiş; pencereden baktım, ayağına bir ip takmış sürüyorlar, engellemek için bir iki zabit gönderdim. Zabitleri de taşlamışlar, nihayet halkın elinden alarak teşhir olunmak üzere astırdım.”
Ankara, mahkeme edilmek üzere istedi
Yemekte bir sıkıntı vardır. Ankara Hükumet’nin mahkeme edilmek üzere istediği birisi linç edilmiştir. Sofrada bulunan üç hükumet üyesi ve bir kısım mebuslar olayı onaylamamışlar,. Nurettin Paşa’nın olaydaki rolünü yapılanmakta olan adli ve mülki teşkilatımıza karışma olarak görmektedirler. Nurettin Paşa’nın Ankara üzerinde kişisel bir baskı kurma politikası güttüğü sezilmektedir. Ziyafet masasında bulunan Yahya Kemal’in anlattıklarına göre; yalnız yer uygun değildi. Bütün millet Ali Kemal’in ihanet ettiğine inanmıştı. Zaferin kanuna uygun yoketme duyguları da henüz tazedir. Askeri ve siyasi yetkiler birçok yörede henüz ayrılmamıştır. İzmit ise o günlerde İstanbul’a girecek ordunun merkeziydi. Halk zaferin keyfi içinde bütün bu incelikleri farkedemiyordu. Bu düşüncelerle oradaki Hükumet temsilcileri bir gözlemci durumunda susuyorlardı.
Yemek sırasında bu suskunluk bozuldu. Ziyafet masasında bulunan Yahya Kemal bundan sonraki gelişmeleri şöyle anlatıyordu (Yahya Kemal. 98); Lakin Nurettin Paşa’nın “İnşallah yakında Vahideddin’i getirip cezasını vereceğim” derken ikinci murahhas Rıza Nur Bey’in sabrı tükendi; önüne bakarak, Nurettin Paşa’ya hitaben; “Onu İnebolu’dan yola çıkaracağız, çünkü Ankara’ya gelip mahkeme karşısında hesap vermesi lazımdır.” dedi. Nurettin Paşa bu nagehani(ani) mutalaa karşısında müyehayyır (şaşkın) ve müteessir bir sesle: “Ya! Demekki biz kutta-ı tarik (yolkesen-haydut) olduk dedi ve Ankara’ya bir taş atarak: “Ali Kemal’i bıraksaydık şüphesiz ki Fethi Beyefendi orada kurtarırdı!” cümlesiyle fikrini itmam (tamamlama) etti. Rıza Nur Bey daha cerbezeli bir sesle: “Paşa Hazretleri! Hükumet, bu hain sürüsünün tevkifi için İstanbul zabıtasına emir vermiştir. Hepsi tutulup Ankara’ya gönderilmelidirler ve orada muhakeme edilmelidirler!” deyince, Nureddin Paşa, hükumet zihniyetinin bu tecellisi karşısında: “Hükumet ne zaman emir vermiş. Ben Ali Kemal’i on yedi günden beri kendi adamlarımla tevkif etmeğe çalıştım!” dedi ise de Rıza Nur Bey : “Ben Hükumet emir vermiştir, diyorum, biz Heyet-i Vekiledeniz!” cümlesini fırlattı.
Nureddin Paşa, bir müddet bariz bir teessürle sustu. Lakin Ankara mebusu Beypazarlı Hilmi Bey sükutu bozarak : “Canım pek iyi olmuş. Böylelerin ölüsü dirisinden az kokar! dedi. Hilmi Bey’in asıl bahse taalluk etmiyen bu mütalaası üzerine Nurettin Paşa, Hilmi Bey’e dönerek : “Hay Allah sizden razı olsun!” dedi.
Yahya Kemal ve heyetin diğer üyeleri yemekten sonra vagonlarına yatmağa giderlerken köprünün yanından geçtikleri sırada Ali Kemal’in yüzünü tekrar görürler. “Birisi iyi görebilmek için bir kibrit çakmış bakıyordu.”(Yahya Kemal, s.99).
İsmet Paşa'ya şenlik tertibi
Falih Rıfkı’ya göre (Çankaya, s.342): “Sözde bu Lousanne 'a gitmek üzere o akşam İzmit'e gelecek olan İsmet Paşa ve arkadaşlarına bir şenlik tertibi idi. İsmet Paşa daha uzaktan meşalelerle aydınlanan bu korkunç sehbayı görünce yüzünü asmış başını eğmiş ve hiç bakmayarak aralarında yalnız kalacakları binaya öyle gitmiş. Orada Nurettin Paşa'ya söylemediğini bırakmamış. Mustafa Kemal'de bu olaydan tiksinerek bahsederdi."
Nurettin Paşa'nın emriyle
Ali Kemal’in oğlu Büyükelçi Zeki Kuneralp, 1913 ve 1923'te Peyam Gazetesi’nde tefrika edilmiş olan babasının hayat hikayesi “Ömrüm”ü sonraki olayları da ekleyerek aynı adla yeniden yayımladı. Kuneralp'e göre “Ankara’ya sevki Hükumetçe istenildiği halde Nurettin Paşa’nın emriyle İzmit’te öldürüldü. Nurettin Paşa bunu niçin yaptı belli değil. Yalnız bir şey bellidir; Ali Kemal halk tarafından değil, Nurettin Paşa’nın adamları tarafından öldürülmüştür. Halk hiç oralarda değildi."7
Ali Kemal'in Mezarı meselesi
İzmit halkının vatan haini kabul ettikleri Ali Kemal’in cesedinin Yunanistan topraklarına atılmasını istediklerine dair 8 Kasım 1922 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde bir mektup yayınlanır8. İzmit halkı kendi mezarlıklarında Ali Kemal’e yer vermeyi düşünmemektedirler. Bu mezar sorunu anlamına geliyordu. Sonuçta belediye görevlilerince mezarlık yakınında bir yere gömülür, gömülür de mezartaşı ya da bir işaret konulmaz. "1950 yılında uzun araştırmalardan sonra mezar yeri belirlenebilmiştir" deniliyorsa da İzmit’li araştırmacı Nail İnal ve yazar Şakir Balkı bunun uydurma olduğu kanısındadırlar.9
Gazetecilere düşünceleri ve yazdıkları nedeniyle mahkemelerce verilen cezalar tartışılırken; Nurettin Paşa'nın mahkemeye çıkarılmak üzere götürülen gazeteci ve siyasetçi Ali Kemal'i mahkemesiz infaz ettirmesi, İzmit tarihinin hatırlanmak istenmeyen olaylarındandır.
1 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, IV/806; Jaeschke, II/9.
2 Ali Çankaya; Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler; 1970-71, Mars Matbaası, Ankara.
3 Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı destanda Kartallı Kazım’ın ağzından
4 Himmetoğlu, H., İstanbul ve Yardımları, İst.1975, 2/335, 423-427.
5 Yahya Kemal, Siyasi ve Edebi Portreler, Yahya Kemal Enstitüsü yayını, 1968, s.99
6 Rahmi Apak; Yetmişlik Bir Subay’ın Anıları, s. 264-65, TTK, Ankara 1988
7 Ali Kemal; Ömrüm, Yayına Hazırlayan: Zeki Kuneralp, İstanbul, 1985, s.189.
8 Ali Kemal Nasıl Tevkif edilmişti. Mel’unun suret-i tevkifine dair Esrarengiz Tafsilat, Yeni Gün; nr.1024/647, 16 Teşrinisani 1338/16 Kasım 1922, Yeni Gün; nr.1017/640, 8 Teşrinisani 1338/8 Kasım 1922
9 Şakir Balkı, İzmit’te Zaman, İzmit Rotari Kulübü, 1997 İzmit, s.135-140.
Kutlu; Ali Kemal, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 2, sayfa 69, 3 Mart 1971, Sadi Borak; İktidar Koltuğundan İdam Sehbasına, İstanbul Kitabevi, İst.1962, Özsoy, Gazetecinin İnfazı, Timaş, 1997, İst. s.286,
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(5)İsmail - Yargılanıp cezası verilseydi daha iyi olurdu bence. Hallac-ı Mansur idam edilmeden önce kırbaçlanıyor, elleri kesiliyor, burnu kesiliyor, ondan sonra idam ediliyor. Zaten idam edilecek bir kişinin ayağına ip bağlayıp sürüklenerek öldürülmesi otorite boşluğu olduğunu gösterir.
Halisovalı - Günün fırsatını kaçırmayıp hainlik edenler bir gün ihanet ettikleri masum halka mutlaka hesap verirler...
Halisovalı - Kurtuluş savaşı boyunca aleyte ve düşmanca yazılar yazıp zafer sonrası dönen birisinin döndüm demesine ne kadar inanılır?? O acıları çeken halk düşmanını unuturmu??
Cüneyd Özkürkçügil - Harika bir yazı olmuş, tebrik eder teşekkürlerimi sunarım. İzmit saat kulesinin önünde linç edilmesi feci bir olaydır. Keşke Ankara'da yargılanabilseydi, eminim söyledikleri hepimiz için o dönemi anlamada çok daha etkin ve faydalı olacaktı kanaatindeyim
Mahir Toker - Bilgilendirmeniz için teşekkür ederim.
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.