KİM OKUR, KİM DİNLER!

Çok değer verdiğim genç bir kadın yazarımızın yazısını okurken, öte yanda haber bülteninden yaşlı bir liderin haykırışlarını duyuyordum.

Adeta kükrüyordu.

“ Anayasa kapatılmalı, başkanı Kandil’e götürülmeli…”

Ondan duymaya alıştığım cümlelerdi. Ama arkasından yoğun alkış sesleri ortalığı çınlatınca göz ucuyla TV’ye baktım. Salonda tümü takım elbiseli ve kravatlı onlarca kişi, konuşmacıyı coşkuyla alkışlıyorlardı.

Görebildiğim kadar gençler çoğunluktaydı. Saçları kırarmış, TV’lerde çok görmeye alıştığımız bazı siyasetçiler de ön sıralarda kendilerinden beklenen yavaşlıkta alkışlara katılıyorlardı.

AVRUPA ÇARE ARIYOR

Okuduğum yazı Ece Temelkuran’ındı.

Avrupa’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından “Friends Europe”, Avrupa Birliği içinde savunacakları “ Avrupa için Yenilenmiş Bir Toplumsal Sözleşme” politikası sunumuna hazırlanıyorlardı. Raporun önsözünü yazması için Temelkuran’dan rica etmişler. Türk kadın gazeteci-yazar, AB’de okunan raporun önsözünü Türkçe olarak OKSİJEN Gazetesi’nde yayınladı.

İktidar ortağı bir parti genel başkanı, demokrasi ile yönetilen ülkelerde her yasanın temel taşı Anayasa’nın kaldırılmasını ister ve bu öneri onlarca siyasetçi tarafından coşkuyla alkışlanırken, bir genç Türk kadın yazar, sendeleyen Avrupa’nın yeniden dirilmesi için gerekenleri içeren raporun önsözünü yazıyordu…

Önsözüne nasıl başlıyor Ece:

“Bugün dünyanın kıyametini andıran gidişatına, siyasi ve ahlaki beceriksizliklere tanık olan Avrupalı gençler ( burada bizim gençler de yer alıyor) insanlık olarak var olmayı hak edip etmediğimizi bile sorguluyor.

İnsanlığa duyulan inancın kaybedilmesi siyasette ve kamusal hayata duyulan inancın da kaybolmasını beraberinde getiriyor.”

Uzun önsözün işaretlediği sonuçlar ara başlıklarla şöyle sunuluyor:

“Yüzeysel tartışma ve geçici çözüm batağına saplandığımız doğrudur.”

“Kendi yarattığımız canavarın gözlerinin içine bakamayacak kadar korkuyoruz.”

“Korkularımız gidişatı değiştirme gücümüzü azaltıyor.

“Vazgeçiyoruz çünkü hareket etmek için sebebimiz kalmadı. İnancımızı kaybettik.”

Bu önsöz içeriği sadece Avrupa Ülkeleri için konulan tanılar değil. Uzun süredir yurt dışında yaşayan Temelkuran, Avrupalıların dertlerinin sadece onlara ait olmadığını, bütün sıkıntıları daha yoğun biçimde Türkiye’de yaşadığımızı, metinde olmadığı halde bize hatırlatıyor.

Avrupa, düşünce kuruluşları, düşünür ve yazarları ile içine düştüğü duruma çare arıyor.

Gözlerimizi ve duyularımızı içimize çevirdiğimiz zaman, ülkemizde böyle bir çabanın kırıntısını bulamıyoruz.

SUSKUNLUK EN BÜYÜK DERDİMİZ

Burada öncü bilimsel kuruluşlarımızın yer alması gerekirken, sayıları hızla çoğalmış ve liyakatsiz ellerde yönetilen üniversitelerimiz büyük suskunluk içinde. Ülkede çok büyük bir Anayasa krizi yaşanırken, hepsinde hukuk fakültesi bulunan üniversitelerden “tık” yok. Çünkü özerk değiller, bilimsel temellerden tamamen uzaklaştırılmış durumdalar.

Diyelim ki, bizim de çok sayıda ve güçlü düşünce kuruluşlarımız var. Ülkemizin ve etkilendiğimiz dünyanın daha yaşanır duruma gelmesi için öneriler hazırlıyorlar.

Bu raporlar ne olur?

Hepinizin “ tozlu rafları” işgal ederler diye düşündüğünüzü tahmin etmek güç değil.

Çünkü halkın oylarıyla iktidara gelen, ya da muhalefette yer alanların böylesi yol göstermelere ihtiyaç duymadıkları bir gerçek. Onlar her şeyi biliyor. Bildiklerini yapıyorlar, tutmayınca çark ediyorlar, verilen zararlar umurlarında değil.

Tek önemli olan seçimleri garantiye almak!

Ülke yangın yeri gibi…

2 litre zeytinyağı 529 TL. Milyonlarca insan 7 bin 500 liraya yaşama mucizesi yaratmaya çalışıyor. Dertlerimizin bütünü sadece karın doyurmaya yönelmiş. Düzen, gelir uçurumu nedeniyle “biri yer biri bakar”  noktasına getirilmiş. Sıkıntıları gündemden silmek için başka başka krizler yaratılıyor. Siyasiler tüm çabalarını yeni bir seçimi kazanmaya yöneltmişler.

Ey genç Türk kadın yazar, senin önsözünü kim okur, kim dinler?