Sadakat

“Şimdiki an, yaşamı kabul etmenin

ve teslim olmanın kapısıdır güvercin”

Lal ile yarenlik etmeye gelmişti güvercin. Lal, çok stresli görünüyordu. ‘Son zamanlarda, çok kuvvetli duygusal tepkiler veriyorsun Lal. Neyin var? Neden bu kadar bunalmış halde olduğunu merak ediyorum’.

‘Bu aralar, hallerim böyle işte… Ne yapayım güvercin? Gerçekten çok sıkılmaya başladım. Bizim, diğer insanlar gibi, niye, gündelik dertlerimiz yok? Yaptığımız sohbetlere bir bak. Durduğumuz yerde duruyoruz, hiç hareket etmiyoruz. Her şey, sana da çok kasvetli gelmiyor mu, bizim harekete ihtiyacımız yok mu?’.

‘Galiba kaçıp, gitmelerdesin Lal’.

‘Nereye kaçabilirim ki güvercin? Senin de içinden kaçıp gitmek gelmiyor mu?’.

‘Her yere kaçabiliriz Lal’.

‘Nereye gidebiliriz ki? O kadar kolay mı?’.

‘Çok kolay Lal. Geleceğe gidebiliriz, geçmişe, anılara, zihnimize ya da yüreğimize kaçabiliriz’. ‘Seçme hakkım varsa, bugün, kafalarımızın içine, zihinlerimize kaçalım, güvercin’.

‘Ne yapmak istiyorsun Lal?’.

‘Zihinlerimizi genişletip, daha üretken bir hale getiremez miyiz? Sanki zihnimin sınırlarına geldim dayandım. Daha öteye gitmek istiyorum, gidemiyorum. Kendimi yetersiz ve çaresiz hissediyorum güvercin. Bu duyguyu sevmiyorum. İçimde garip bir dürtü var. Beni zorluyor. Zihin sınırlarımın ötesini merak ediyorum’.

‘Zihnimizin dışında düşünmeye ihtiyacımız var. İçgüdüsel olarak bunu fark ediyorsun, Lal. Sadece zihnimizle düşünmeye razı olmak, zihin sınırları arasında esir kalmaktır. Böyle hissetmen çok doğal. Ancak bu bilince ulaştığımız da, çabalarımızla, zihin sınırlarımızın dışına çıkmayı başarabiliriz. Böylece, dünyamız, bedenlerimiz ve ilişkilerimiz kadar zengin, geniş bir düşünce ve yaşam olanağına kavuşuruz. Zihnimizin dışında düşünmek, zihnimiz dışındakileri, bedenimizin duygu ve hareketlerini, öğrendiğimiz ve çalıştığımız fiziksel ortamları, etrafımızdaki diğer insanların zihinlerini, ustaca kendi zihinsel süreçlerimize eklemek ve çekmek demektir. Zaten, beraber yaşadığımız ortamlar, ilişkiler ve bedenimiz hakkında birlikte düşünmeye çok yatkınızdır. Belki de zihin kapasitemizin oldukça kısıtlı olması yüzünden, birlikte yaşamaktan, çalışmaktan ve eğlenmekten bu kadar çok keyif alıyoruzdur…’.

‘Olabilir güvercin. İçimde bir arayış var sanki. Daha geniş bir düzlemde nefes almak ve farklılık ihtiyacı…Farklı bir hissediş, farklı bir ışık arayışı…’.

‘Belki de bu yüzden kendini donmuş ve uyuşmuş hissediyorsundur. Galiba farklılık arıyorsun Lal’. ‘Neden olmasın? Ama bütün derdin bu mu? Sonra da, neden gündelik dertlerimiz yok diye mi sızlanıyorsun…? Bugün, kocaman bir kamyonun arkasında, şu cümleyi gördüm. ‘Benimle derdi olanların, dertleri hiç bitmez,’ yazıyordu. Lal, gülmeye başladı…’Sen var ya’, dedi ve sustu… ‘Ruhunun yuvasını nereye yaptın güvercin? Nasıl diğerlerinden bu kadar farklı hissederken, keyifle yaşamayı başarıyorsun? Ben farklılıklarımı saklamaya, kimselere göstermemeye çalışırken, yorgunluktan ölüyorum’.

‘Peki, bunu nasıl başarıyorsun?’. ‘Farklı olduğum alanlarda, kendimi normal olmaya zorluyorum. Farklılıklarımı, içime kilitliyorum. Özgürlükleri için, durmadan çığlık atarken, bunları duymazdan gelip, kendimi sürekli meşgul etmeye çalışıyorum’.

‘Bu çok sahte bir yaşam biçimi değil mi?’.

‘Ne yapayım güvercin? İçimin, dışımın ve dünyanın gürültüsünden çok rahatsız oluyorum’.

‘Yaptığın, kendine karşı, direnmek Lal. Direnmek, yaşamın bizi, tekrar tekrar yere sermesine izin vermektir. Kendini, boş yere zorlayarak, olayların içine çekme Lal. Bırak yaşadıkların, yalnızca gelip geçsinler. Yaşamı durduramazsın, kendi bildiği gibi akıp, gidecektir. Neden böyle farklı hissediyorsun? Bilemiyorum. Özünde herkes farkıdır, farklı hisseder. Kimse, kimseye benzemez. Madem farklı hissediyorsun, kendini kısıtlamak yerine, neden farklılığını, yaşama, şefkat penceresinden bakmak için kullanmıyorsun? Kendini dışarıya karşı kilitlemek, negatif enerjilerin, içine hapsolmasına neden olur. Ruhunu çürütür, büyük bir uyumsuzluk ve rahatsızlık yaratır’.

‘Konuyu ve bakış açını değiştirir misin güvercin?

Anlattıklarınla beni korkutmaya başladın…’.

Güvercin hiç duymamış gibi, inatla devam etti... ‘Tüm sıkıntı, rahatsızlık ve zorluklar, bir fırsattır, kendi armağanlarını getirir. Yaşarken, hangi deneyime izin vermek istediğimizi, odaklanarak ve dikkatimizle, kendimiz seçeriz’. ‘İstemediklerimizi bile mi?’. ‘Evet, özellikle istemediklerimizi… Evren, en hızlı onlara cevap verir. Başına gelenlere hiç şaşırma. Neye odaklandığına dikkat etmelisin. Bir elma ağacı dikersen, bir elma ağacı alırsın.

Gülmek eğlenmek ve neşelenmek, yaşamı hızlandırır Lal. Neşene odaklanmalısın. Kendini neşeden mahrum bıraktığında, negatif enerjilerin kurbanı olursun. Neşe ve hoşnutsuzluk, aynı duygusal yaşamın parçalarıdır. Kendini iyi hissetmek için uğraşmalısın. Hemen kalk ve yürümeye başla… Parklar, bahçeler ve ağaçlar, ne güne duruyor? Yeşillikler içinde yürü. ağaçlara dokun ya da sarıl’.

‘Daha nasıl sarılayım güvercin?

Serada ağaçlarla, bitkilerle ve toprakla uğraşıp, onlarla birlikte yaşamıyor muyum?’.

‘Acı ve stres, yaşam yolculuğumuzun, olmazsa olmazlarıdır. Acılı zamanlarımızda, kendimizi olduğu gibi kabul ederek, sevgiye dönmeli, gücümüzü geri almalıyız, Lal. İşte o zaman, enerjimiz mağduriyetimizi değil, içimizden gelen gücü yansıtır’. ‘Sevgiye dönmek derken…’.

‘Sevgiye dönmek, mutluluğa tutunmanın en temel gerçeğidir. Hepimizin sevgiye, neşeye, neşeli yaşamaya, belki de her şeyi, sevgiye dönüştürmeye ihtiyacımız var.

Evren bir aynadır, her şeyi yansıtır.

Dış dünyada gördüğümüz her şey içimizi yansıtır…’.

‘Eğer çaresiz hissediyorsam, ne olacak güvercin?’.

‘Çaresiz hissediyorsan, hemen ayağa kalk Lal. Ve birilerine yardım etmeye başla…Belki de yavaşlamaya ihtiyacı vardır. Acele etmek, bütün gücümüzü tüketir, içimizde endişe yaratır, huzurumuzu kaçırır. Önce son zamanlarda yaşadığın kaygı ve stresten kurtulman lazım. Kaygı ve stress, zihnimizde geçmiş veya gelecekte takılı kaldığımızda ortaya çıkar. Gerçekler ve huzur ise, şimdi de var olur. Şimdiki zaman da yaşamayı öğrenmeliyiz. O zaman, kendimizden bile özgürleşmiş oluruz.

Şimdi de yaşamayı kabul et Lal.

Güvenerek, özgürce şimdiki anı yaşamayı kabul etmek yerine kaçmaya çalışıyor, sonra da ruhun yuvası diye, kaçtığın şeyin peşine düşüyorsun’.

‘Gerçeği aramak, ne zaman lüks oldu güvercin?’.

‘Peki o zaman…

Ruhumuzun yuvası, içimizde Lal.

Ve içimizdekinin sevgi olduğunu bil, yeter.

Bu yüzden, sevginin peşinde, dışarılarda koşturup durmaya hiç gerek yok.

Böyle yaptığımızda, kendimizi, ulaşılamayan ve ulaşılamayacak olan sevginin peşinde koşarken buluyoruz.

Böyle bir kısır döngüye sıkışıp kaldığında, belki de sadece sadık olmaya ihtiyacımız vardır’.

‘Sadık olmak, ne demek güvercin?’.

‘Sadık olmak, kendimize, kendi hislerimize saygı duymak ve güvenebilmektir.

Ancak o zaman, kendimize şefkat gösterebilir, özgürleşebiliriz’.

‘Yani, kendimize, şefkat göstermeyi öğrenmeye ihtiyacımız var, diyorsun’.

‘Hayır, öyle demedim. Sadece sevgi ve neşeye ihtiyacımız var, diyorum.

Çünkü şefkat, sevginin ayrılmaz bir parçası ve en büyük göstergesidir…’.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Gönül Balkır - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket KOCAELİSPOR İLK YARIYI 41 PUANLA BİTİREBİLİR Mİ?
Tüm anketler