Geçtiğimiz hafta bir vatandaş, bir kitap mağazasında 10 yaşında bir çocuğun videosunu yayınladı. Kelimenin tam anlamıyla zehir gibi bir çocuk. Henüz küçücük ama okuduğu kitaplar, hakkında konuştuğu konular ve ezber değil, bir şekilde bildiği kadarıyla yorum yapmaya çalışıyor olması sebebiyle gerçekten büyük bir potansiyele sahip olduğu ortada.
Atakan Kayalar İstanbul’da ortalamanın ya biraz altında ya da ortalama seviyede yaşayan bir ailenin çocuğu. Anne babanın çocuğun konuştuğu konularla uzaktan yakından alakası yok. İçinden geldiği sosyal çevreye henüz bu yaşında çoktan tur bindirmiş bu evladımız bir anda ülkenin gündemine oturdu. İki günden uzun süre Twitter’da en çok konuşulan konu listesinin tepesinden kımıldamadı. Övenler, imrenenler, helal olsun diyenlerin yanı sıra kendi ezik ruhlarını ve aşağılık hayatlarını kusmaya meyilli ülkemizin bir grup insanı da çocuğu öylesine linç etmeye başladılar ki insanın okurken midesine ağrılar girer.
Çocuğun nihilizmden bahsediyor olması ve yaşına göre olgun bir şekilde davranması hakkında ahkamlar kesen bir sürü kendini bilmez zırcahil boylarından büyük yorumlar yaptı. “Bu çocuk kesin dinsiz olur ileride” diyenini bile okudum. Kendisine alenen okkalı bir küfrü de yapıştırdım.
Yazının başlığı bir ironi içeriyor elbette, dolaylı bir anlatım. Bu yetenekli evladımızı yok etmek için ülkemizin her güzelliğini yok etme konusunda elinde tuzlukla koşanların hepsi sıraya girdi. Medyamız mal bulmuş Mağribi gibi meseleye atladı. İlk gün annesi “ben çok mutluyum, çok heyecanlıyım. Atakan kendisini güzelce ifade edebiliyor ama ben edemiyorum, duygularım çok yoğun” tarzında bir açıklama yapmıştı. Çok yerinde, çok haddini bilen, çocuğunu yücelten bir açıklamaydı. Ama sonrasında dünyanın en aşağılık medya organizasyonu olan ülkemiz medyası, hiçbir işe yaramayan ve toplumu zehirlemeyi adeta misyon edinmiş televizyon kanalları aileye resmen tecavüz etmeye başladılar. Ailenin üzerinde yorum yapması mümkün dahi olmayan konularda ekranlara çıkartıp medya maymunu etme oyununa sürüklediler.
Atakan’ı kameralar önünde ağzından iki cümle almak için darlayıp durdular. Sonrasında da ülkemizin yaklaşık yarısı olan haysiyetsiz insan sürüsü her şekilde çocuğa saldırmaya başladılar. (Sakarya Savaşlarında cepheden kaçan asker oranı %50’dir. Bu sebeple ülkemizin %50’si benim için her zaman töhmet altındadır)
Bir kısım ruh hastası, kafatasının içinde beyin yerine bir parça ölü balık eti ve bir parça tuzlu su bulunan tipler bu çocuğun bir proje olduğunu, iktidarı devirmek için kitlesel bir süreci tetiklemek için piyasaya sürüldüğünü, dinsiz olduğunu, ailesine karşı saygısız olmasının zaten ne büyük bir imansızlık ve dış güçlerin maşası olduğunun kanıtı olduğu gibi ipe sapa gelmez, üzerinden konuşmaya bile aslında değmeyecek sapıklıklarını ortaya döktüler. Bunları yazanlar bu ülkenin başına bela olmuş bir grup insan değil. Bunları yazanlar ülkemizde bir azınlık değil.
Deprem olduğu zaman yardım kampanyasına koşanlar da bunlar, bir kadın kocası tarafından öldürüldüğü zaman bir şekilde adamı aklamaya çalışanlar da bunlar. Ülkesi için canını verecek olanlar da bunlar, ülkesi için canını vermeye hazır ama başka bir dünya görüşüne ve yaşam tarzına sahip olanı öldürme fantezileri kurup bunları sosyal ağlarda etrafa kusanlar da bunlar.
Bir diğer kısım ruh hastası da Atakan üzerinden ne alakaysa bir siyasi muhalefet söylemi inşa etmeye çalıştı. Çocuk, annesi kameralar önünde saçmaladıkça ona müdahale ediyor, yüzünü buruşturuyor diye buradan felsefe bilen akıllı medeni insan ve başı kapalı yobaz kadın ikilemi kurmaya kadar işi götürdüler. Siz manyak mısınız? Evet, manyaksınız. Siz, düşman bellediğiniz cahil kitlelerin en büyük destekçisi ve en az onlar kadar cahil ve ruh hastası olan ikiz kardeşlerisiniz.
Atakan’ın annesi kameralar önünde aklına gelen kelimeleri sıralarken “evet teşekkürler seni şöyle alalım” diyerek arkaya doğru annesini yollayıp kameralara konuşmaya başlaması bence dünyanın en sevimli görüntüsüydü. Hepimiz belirli yaşlara kadar anne ve babalarımızı bir şey bilmeyen, bizi anlamayan insanlar olarak gördük. Bu doğanın ve sosyal yaşamın bir döngüsüdür. 10 yaşında çocuk, hele ki içinden çıktığı ortamın fersah fersah ötesine şimdiden geçmişse herhalde ailesinin sığ yorumlarını önemsemeyecek. Elbette kafayı nihilizme takmış bir çocuk, annesi “oğlumun bu noktada olmasını sağlayan kişi sadece Allah’tır” deyince “ne saçmalıyorsun” bakışı atacak. Siz istediğiniz kadar Müslüman ve imanlı olun, ya da öyle olduğunuzu zannedin, nihilizme kendisini vermiş birisi için din ve tanrı boş laflardır. Hele ki sosyal kapasitesi henüz daha gelişmemiş 10 yaşında bir çocuktan bahsediyorsak, bu binlerce kat daha böyledir.
Atakan’ı ailesi ve içinde yetiştiği sosyal doku öldürememiş ve bugünlere hasbelkader gelmiş. Şimdi sırada dünyanın en rezil medyası olan ülkemiz televizyonları var. Onlardan da çocuk sağ çıkarsa, ömrü boyunca bu ülkenin rezil trolleriyle uğraşacak. Sözde dindar, sözde medeni, sözde mizah odaklı, sözde bilim düşkünü bir sürü yarı cahil ömrü boyunca bu çocuğa bir yerden bir şey uydurup saldıracak. Çünkü kompleksleri olan milyonların ülkesindeyiz.
Geçtiğimiz haftalarda Erol Mütercimler Hocamız ekranda farklı bir olayı yorumlarken bir cümle kurdu. Atakan olayını izlerken, 10 yaşında çocuğa yapılan psikopatça saldırıları görürken aklıma o cümle geldi. “Biz, ilime bilime bıçak çekmiş bir milletiz. Bir yerde ya ilim bilim egemen olacak ya da Azrail”
Atatürk Cumhuriyeti ilk yıllarında Atakan gibi çocukları buldukça dünyanın ileri bilim ülkelerine eğitime gönderip sonrasında onların aldıkları eğitimi ve sahip oldukları bilgiyi ülkelerine aktarmalarını sağladı. Unutmayın ki Atatürk ve İsmet Paşa’nın bu yöntemle “birer kıvılcım olarak gönderip, birer ateş olarak geri gelen” çocuklarından 17 tane ordinaryüs yetişti ve Türk aydınlanmasının son simgeleri oldular.
Bugün ülkemiz eğitim anlamında o yılların çok ilerisinde; demek isterdim ama ne yazık ki değil. Bu yüzden benim gönlümden geçen bir Batı Avrupa ülkesinin Atakan’ı alıp götürmesi ve bu ülkenin içine düştüğü çukurdan bir evladımızı kurtarmasıdır. Yoksa Atakan’ı ülkemizin sosyal Azrail’i alıp götürecek ve yitik bir genç kalacak elimizde. Asiye nasıl kurtulur’dan Atakan nasıl kurtulur noktasına gelmemiz de mühim bir terakkidir bir yerde. Çok da enseyi karartmayalım.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Fehmi - abi ideologlarin yazarlarin ne soylediklerinin hic onemi yok iyi niyet durustluk ve samimiyet var mi o soylemin arkasinda kim var o onemli. yetiskinlerin buyuk kismi bunu bilir cocuklar ve fanatikler ise sozun buyusune kapilir. gorunuste humanistlerin icinin nefretle dolu oldugunu zayiflara zalimce davrandigini gozunuzle gormezseniz kitaplar sizi yaniltir. en sevdiklerin terkeder..en yakinin yabancidir..atakana tek soyleyecegim gozunle gormeden soylenen lafa yaziya inanma..annen senden cok daha iyi biliyor dunyayi..30 yasindan once felsefe okumak bos istir.
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.