“Durun bakalım koca bir ömür öyle birkaç günde anlatılır mı? Biraz sabırlı olun nasılsa bundan sonra kalan zamanımızı beraber yaşamayacak, birlikte vakit geçirmeyecek miyiz? Yeri geldikçe, tarağına düştükçe ne var ne yok anlatırız elbet. Ama ömrümü nasıl geçirdiğimi çok merak ediyorsanız söyleyeyim. BİR ÖMÜR İKİ DÜNYA İÇİNDİR! diye düşündüm çok küçük yaşlarımdayken, kendim bulduğum bu deyiş kafamın içine yer etti ve ona göre yaşadım. Gördüm ki sonunda gerçekten bir ömür iki dünya içinmiş. Sizde bunu bir düşünün. Bakalım bana hak verecek misiniz, yoksa bir dünya için ömrü tüketmeye razı olacak mısınız?”
Raif Bey, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Kocaeli, Başiskele, Bahçecikte Dede ocağında doğmuşum. Rençber bir babanın oğlu olan Merhum Em. Top. Kd. Albay Kıbrıs Gazisi Arif KANDEMİR ile ev hanımı Cemile KANDEMİR’İN oğluyum. Bir ablam ve iki de kız kardeşim var. Fakülteden sınıf arkadaşım Av. Nuray KANDEMİR ile evliyim. Biri Makine mühendisi Murat Emir KANDEMİR, diğeri Avukat Batuhan KANDEMİR olmak üzere iki erkek çocuğum, Miray Elif, Yiğit Arif ve Asya adın da üç de torunum var.
Babamın subay olması nedeniyle İlkokulu beş yerde, Ortaokul ve Liseyi üç yerde okudum. Bir yıl Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümü öğretimi sonrasında girmeye hak kazandığım İstanbul Hukuk Fakültesinden 1979 yılında Mezun oldum. İzmit’e gelerek avukatlığa başladım. Meslekte kırk yılı doldurdum. Halen eşim ve küçük oğlumla birlikte serbest avukat olarak çalışmaya devam ediyorum.
Kitabın bir bölümünde “Öğretmenimiz, hepimizin ayrı ayrı cevaplamasını isteyerek bizlere bir soru yöneltti ve ne istediğini açıkladı… Kim ne olmak istiyor, bu seçiminin nedenini de söylesin, dedi. Sıra bana geldiğinde, çenemin kuvvetli olması nedeniyle “Avukat olmak istiyorum” demiştim. İşte çocukluk idealim, hayalim bu idi ve çok şükür ki bunu gerçekleştirebildim.” demişsiniz. Mesleki olarak çocukluk hayalinizi gerçekleştirmişsiniz, peki, edebiyatla ilgili bir hayaliniz var mıydı çocukluğunuzda?
Edebiyata olan ilgi aileden geliyor. Dedem Fevkalade bir söz ustası idi. Ağacın bir dalına bakıp uzun süren çok güzel doğaçlamalar yapardı…
Babamın Belagatı çok düzgün idi. Hatta Ülkemizin önemli kutlama günlerinde hazırladığı metinlerle Silahlı Kuvvetler adına sunumlar yapardı. Birçok şiiri olan çok iyi bir şairdi. O kadar ki; örneğin ertesi gün bayramda okul adına şiir okuyacağım. Akşamdan oturur yazardı ben sabahtan okurdum…
Böyle bir aile ortamında yetişmek ister istemez edebiyata özendirdi ve yakınlaştırdı.
İlk ve ortaokul dönemlerinde öğrenim gördüğüm okulların katıldığı Bayram kutlamalarında Okulum adına şiiri hep ben okudum. Okul münazaralarında grubum hiç kaybetmedi ve ben hep ferdi birinci oldum.
Haylazlıktan ders çalışmaya zaman bulamayan çok tembel bir öğrenci idim. İlk ve Orta öğrenim yıllarında hiç zorluk çekmeden, tartışmasız sınıf birincisi olduğum bir tek ders vardı, o da Kompozisyon. Lise bitirme sınavlarında da Kompozisyondan on numara ile mezun oldum ki; Okul da tekti…
Hayalim Lise de Edebiyat bölümünde okumaktı. Ancak arkadaşlarımın yönlendirmesi ile Fen bölümünden mezun oldum.
Edebiyata ve yazmaya yatkınlığımda, özellikle Orta öğretim dönemindeki Türkçe/ Edebiyat öğretmenlerimizin bizlere aşıladıkları okuma zevki ve alışkanlığı için onlara müteşekkirim…
Hem kitabınız yayımlandı, hem gazetede yazıyorsunuz… Bunlar sadece benim bildiklerim. Yazarlığın bence sonu yok, yazar yazdıkça hep daha iyiyi yazmak ister, peki sizin yazarlığınızla ilgili kendinizi görmek istediğiniz bir yer var mı, anılarımı yazmak istiyordum ve yazdım mı diyorsunuz yoksa kitap yazmaya devam edecek misiniz, yazmanın sizin hayatınızdaki yeri nedir?
Yazmak özel zevkim. Örneğin her sabah kalktığımda aklıma ilk gelen duyguları doğaçlama küçük şiirler haline getirir, sosyal medya arkadaşlarımla günaydın mesajı olarak paylaşırım.
Gazete yazarlığımız ise, Yıllar önce Gazetenizin baş yazarı Sayın M. Tanzer ÜNAL’ dan gelen öneri üzerine bilgi ve birikimimiz olabildiği ölçüde Toplumumuzla paylaşma düşüncesinin ürünüdür.
İyi yazmak, iyiyi yazmak gibi bir hırsım buna bağlı olarak koyduğum bir hedefim yok. Sadece samimi duyguları paylaşmak düşüncem var. Kitap yazmam konusunda da, çevremdeki arkadaşlarımızdan ve dostlarımızdan da oldukça yoğun bir tavsiye vardı. Bu durumun, kitap yazmamıza önemli ölçüde teşvik eden katkısı oldu…
Bu arada kitabımı okuyan dostlarım eğer gönlümü almak için söylemiyorlarsa şunu söylüyorlar. Kalemi bırakma…
Sizce her insanın özünde yazmak ya da yazarlık var mıdır, bunu iyi ya da kötü anlamda koşullar etkileyebilir mi?
Hemen herkesin bilinçaltında böyle bir hevesin olduğu kanısındayım. Birçoğumuz gençliğimizde yavuklumuza üş beş satır yazarak, duygularımızı dizelerde anlatmaya çalışmadık mı?
Bu konuda önemli bir işaret olarak da şunu kabul ederim. Sıkıntılı günlerde, muhabbetin duygusallığa dönüştüğü anlarda yahut çok keyif aldığımız bir olay karşısında şöyle bir cümle kullanırız. “ Hayatımı yazsam roman olur”. Sanırım bu ifade sorunuzu cevaplamaya yeter…
Hem mesleğinizle hem de edebiyatla birlikte uğraşmanın avantajları ya da dezavantajları var mı?
Hangi meslek gurubunda olursanız olun, kendinizi, bilgi ve birikiminizi insanlara ulaştıracak edebiyattan başka yol bilmiyorum. O nedenle edebiyata olan ilgimin, meslek yaşamıma da son derecede katkı sağladığını düşünüyorum. Biraz ağır olacak ama; kitap okumayı alışkanlık haline getiremeyen, şiirlerin dizelerinde duygular arasında gezinemeyen insanlarımızın kayıpta olduğunu düşünürüm…
Kısacası insan ilişkilerinde bağı kuran tek araç edebiyat olduğu için, Kendimi hep avantajlı hissettim, dezavantaj aklıma bile gelmedi…
Edebiyat dışında başka bir sanat dalıyla uğraşıyor musunuz?
Evet. Tiyatro çok özel bir zevkimdir. Gençliğimde Okulumun bütün Tiyatro faaliyetlerinde gerek oyuncu, gerek yönetip oynayan olarak mutlaka ben vardım. . Amatör Tiyatro guruplarında çalıştım. Aynı şekilde oynadım. Yönettim.
Türk Halk Müziğine ayrı bir düşkünlüğüm vardır. Yıllarca çaldım, söyledim, solist, korist olarak görev yaptım, koroları çalıştırıp yönettim. Buna bir de banyo yaparken verdiğim konserleri ekleyebiliriz…
Çevremde çok yakından bilinen bir sanat ilişkimi de anlatmadan geçemeyeceğim. Burada tevazu göstermeyeceğim. Üstün niteliklere sahip bir fıkra ustasıyım. Yakın dostum çok ünlü bir Tiyatro ustası; oyuncu ve yöneticisinin tabiri ile söylüyorum “Sen fıkrayı anlatmıyorsun, oynuyorsun” demişti. Aynı sanatçı, Adliyeleri konu edinen bir oyun yazmam ve birlikte oynamamız konusunda da bir hayli zorladı ama zaman bulup hayata geçiremedim.
“BENDE KALMASIN paylaşalım” Çok açık sözlü bir kitap olmuş, yalandan gülmeye kadar, siyasete kadar, gerçekte de böyle biri misiniz?
Pek kibar bir insan olduğumu düşünmüyorum. Lafı eğip bükmenin bir anlamı yok. Ne düşünürsem uygun bir dille onu söylerim. Doğruluğundan emin olduğum konularda çok net konuşurum, hatta sivri dilli, biraz da seçkinci olduğum da söylenebilir. Duygularımı, düşüncelerimi saklayamam. Saklamak istesem de yüzümden belli olur, yüzümün şekli beni ele verir.
Olduğu gibi yaşayan, yüzüne baktığın zaman içini görebileceğin bir insan olmayı yeğlerim. O nedenle olsa gerek; çevremde, esprisi bol, yüzü gülen, muhabbeti seven, dobra birisi olduğum söylenir…
Kitapta şiveleri çok güzel kullanmışsınız ve bunun için “okul yıllarındaki en büyük kazancım” diyorsunuz. Bize biraz o değerlerden bahsedebilir misiniz?
Her şeyin başı ben bütün varlığımla Türkiye sevdalısıyım!
Yaşamımda ülkemizin insanlarıyla çok iyi ilişkiler kurabilmemi ve doyulmaz keyifler yaşamamı sağlayan en önemli özelliğim budur. Ülkemizin her yörenin şivesini o bölgenin insanıymış gibi konuşabilirim. Bu özelliğim tiyatro yaşamımda çok önemli bir yer tuttuğu gibi, bir Türkiye sevdalısı olarak da hayatta beni en çok mutlu eden yeteneklerimden birisidir.
Bu özelliğim elbette ki yetenek gerektiriyor ama söylediğim gibi ilkokulu ülkemin beş ayrı şehrinde, Orta öğrenimi üç ayrı şehirde tamamlamış olmam büyük bir avantaj. Ama burada bir hakkı teslim etmem lazım. Rahmetli babam gittiğimiz her şehirde, bu insanlarımızı bir daha bulamazsın git onlarla kaynaş diye diye ısrarla beni halkın arasına gönderdi. Sonuç bence çok keyif verici…
Kitapta okuyucuya ders niteliğinde, gülerek de, üzülerek de okuduğumuz kısımlar var. Kitabınız anı kitabı ama yine de sormak istiyorum. Kitapta kurgu olan kısımlar var mı?
Hiçbir şekilde kurgu yok. Orada ne anlatmışsam o aynen öyledir. Hatta şunu söylemeliyim. Oradaki anılar özetin de özeti olamayacak kadar eksiktir. Hepsini yazmaya kalksam ansiklopedi olur. Nerde kaldı ki kurguya yer verebileyim…
Kitapta, babanızın size yazdığı mektup beni çok etkiledi. Bugünkü başarınızda o mektubun payı var mı?
O mektup, yaramazlığın kitabını yazdığım en haylaz dönemimde, yörüngeden çıkmak üzere iken; her şeyi sil baştan alıp, yeniden rayına oturtmamın yol haritasıdır. 1 Temmuz 1970 de kaleme alınan o metnin aslını özenle saklıyorum. Çoğaltarak çocuklarıma da verdim. Torunlarıma da ulaşacak inşallah…
Büromdaki sümenimde fotokopisi duruyor. Sık aralıklarla çıkartıp mektupta tavsiye edildiği üzere bir kez daha okuyorum…
Raif Bey, size son bir sorum olacak. Mesleki ya da edebi olarak gençlere tavsiyeleriniz var mı?
İlk sırada yer alan önerim Vatanını, Milletini “özünden çok sevmek” olmalıdır. Bu meşalenin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâplarının, laik, Demokratik, bağımsız, sosyal Hukuk devleti düşüncesinin koruyucusu ve devamını sağlayıcı olmalarıdır.
Mesleki açıdan düşüncem; yasal sınırlarla çerçevelenmiş namusuyla yapılan bütün meslekler kutsaldır. Her birisinin tek bir şeye ihtiyacı vardır. İyi yapmak. Hangi mesleğe sahip olursa olsunlar, hedef; en iyisi olmasa da iyisini yapmaya çaba göstermek olmalıdır…
Ülkemizin milli ve manevi değerlerine özü noktasında sahip çıkarak, ahlak ve dürüstlük kurallarının insanlığı teminatı olduğunu akıllarından çıkartmamalarıdır.
Raif Bey, bizlere verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.