15 yaşındaki torunuma elindeki yumurtayı göstererek;
“Sen bir tavuğun altından hiç sıcacık bir yumurta aldın mı” diye sordum.
Heyecanlandı. Gülümseyerek yüzüme baktı; “hayır” dedi.
Bu yaşında ülkemiz ve dışında çok yer görmüş, çeşitli insan tanımış, derslerinin dışında sürekli okuyup kitap kurdu olmuş torunumun gözlerinde bir özlem parıltısı gördüm. Bir tavuk altından sımsıcak bir yumurta almanın özlemi.
Kendisi tam bir hayvan sever. Köpekler, kediler en yakın dostu. Tüm hayvanlara çocuksu, büyük ilgi ve sevgi duyuyor. Evlere kapandığımız “on line “lı günlerde, bilgisayarı ile birlikte yanından hiç ayırmadığı kedisi “minnoş” var.
“Söz” dedim. “Yazlığa gidince sana bu güzelliği yaşatacağım.”
Gözleri ışıdı. Sevincinin sınırsızlığını tahmin edebiliyorum.
ELMA VE ARMUT NEREDEN ÇIKAR?
Geçmiş yazlardan birinde aile dostumuzun Fransa’da doğan ergenlik aşamasındaki oğlu konuğumuz oldu. Onu İzmit ve çevresinde gezdirdik. Yaşadıkları Paris dışında fazla bir yer görmemiş.
Onu Sapanca’ya götürdük. Elma, armut mevsimiydi. Bahçelerde gezdirdik. Armutun ve elmanın ağaçlarda yetiştiğini okumuştu, biliyordu. Ama bu güzel meyvelerin ampul gibi dallarda sallanışını ilk kez görüyordu. Onun o günkü şaşkınlıkla yüklü mutluluğu beni her anımsadığımda çok etkiler.
TAVŞANCIL’DAKİ MUTLU GÜNLER…
Dedemin yakınları Tavşancıl’da otururdu. Tam bir köy karakterinden hiçbir şey kaybetmediği o güzel yıllardı. Yarımca ve çevresi dünyada en güzel kirazların yetiştiği bölgeydi. Her yıl burada “Kiraz Şenlikleri” düzenlenirdi. Misafir olduğumuz ailenin de kiraz ve üzüm bağları vardı. Şenlikte üreticiler en güzel kirazlarını toplar, konuklarına ikram ederlerdi. Eve dönüşümüzde bütün aileye bir hafta yetecek kadar kiraz armağan edilirdi.
Şenlikte bir de “en güzel kiraz” yarışması yapılırdı. Kirazlar selelerde sergilenir, kentten gelen tarım uzmanları en güzel kirazları seçer, üreticiler ödüllendirilirdi. Bir defasında Cumhurbaşkanı İnönü de şenliğe katılmış, birinci gelene ödülünü vermişti. O kadar küçük olmama rağmen hala o günün iz bırakan anlarını heyecanla anımsarım.
Konuk olduğumuz evin ünlü beyaz bir eşeği de vardı. Ona ün kazandıran ilginç bir marifetiydi.
Boş küfe ve sepetleri taşıyarak Dil Ovası mevkiindeki bağlara götürülür, orada yüklendikten sonra sahiplerinden önce kendi başına uzunca bir yol kat ederek eve dönerdi. Yolunu hiç şaşırmadığı, sağa sola sapmadan köyüne dönmesi dillere destan olmuştu.
DANİMARKA DANİMARKA!..
Yazı için bilgisayarın başına oturduğumda eşim bir resimli bir haber getirdi. Danimarka’nın geniş ve bakımlı tarım topraklarıyla ilgiliydi. Hükümet bir yasa çıkarmış, çitçilere ekim yaptıkları tarlaların yüzde beşine çiçek ekme zorunluluğu getirmiş... Amaç arıların beslenmelerine olanak sağlamakmış. Arıların olmadığı dünyada hayatın sona ereceği gerçeğine karşı güzel bir önlem almışlar.
BUNLARI NİYE YAZIYORUM?
Gerek yumurta, gerek elma, armut hikayeleri bir gerçeği ortaya koyuyor. Modern dünya derken hayatın gerçeklerinden koparılıyoruz. Hele yeni yetişenler.
Pandemi sonunda dünyada büyük değişimler olacak. Petrolün yerini suyun alacağı ve savaşların su kaynaklarının bölüşülmesinden çıkacağını bilim adamları epeydir söyleyip duruyor. Pandemi ile birlikte ürkütücü bir gerçek daha ortaya çıktı: Gıda kıtlığı.
Büyük salgından iki yıl önce Almanya’daki aşı şirketine büyük sermaye koyarak, ( ileriyi görme mi, yoksa yeni bir kazanç yolunun hazırlığı mı, tartışılır, zenginliği tartışılmaz Bily Gates, şu anda dünyada ekilebilir en geniş arazilere sahip olmuş. Hatta Trakya’mızda da büyük tarlalar almış. Bu nedeni belli gelecek için büyük hazırlıktır…
BİZ NE YAPIYORUZ?
Yaşanılan ve çok yakın görünen gerçekler ortadayken, biz kafamızı ya kuma gömmüş durumda, umarsız ve rahat bir şekilde günü yaşıyoruz.
Bu iktidar köylerimizi mahalle yaptı. Adıyla birlikte kentlerin yakınlarındaki köyleri, o kenti ürünleri ile besleyen bir konumdan çıkararak, çiftçiyi bile ekmeğini marketten alır hale getirdi.
Kent tarımını taş, toprak, çimento istilasını uğratarak yok etti. Yakın geçmişte çoğu aile küçük topraklarında domates, biber, patlıcan, tere, maydanoz gibi sebzeleri kendileri yetiştirir, hem ihtiyaçlarını karşılar, toprağın önemini yeni yetişenlere öğretirlerdi. Toprağın hayat olduğunu bizim nesil böyle öğrendi. Evlerin pencereleri fesleğen, cam güzeli ve güllerin mekanı olurdu. Bu bir kültür meselesidir ve biz bunu kaybettik.
Nüfus hızla artıp tüketiciler çoğalınca, tarım üretimi sanayileşme yoluna gitti. Bu seçim meyveyi de sebzeyi de dejenere etti. Hiçbir meyve sebzenin eski tadı tuzu kalmadı. Ülkemizin tarımının, hayvancılığının, çiftçisinin ne hale getirildiği konusuna girmeyeceğim. Toprağı bu kadar çok ve verimli, suyu , güneşi bu kadar bol bir ülkenin, gıdasının tümünü ithal ile karşılanması aklın mantığın kabul edeceği durum değildir.
İKİZDERE GERÇEĞİ
Yeni nesiller toprağa, bitkiye, ağaca, kurda kuşa yaklaştırılmalılar. Dünyanın bütün bu varlıklarla paylaşılmasının gereği yalnız sözle değil, eylemlerle anlatılmalı. Rize İkizdere’de yaşlı kadınların, ihtiyar amcaların, ağacın, yeşilin, suyun önemini yaşayarak öğrenen gençlerin, çocukların müteahhitlerin tarafındaki devletin güçlerine karşı gösterdikleri direnç, onlara da kazandırılmalı. Yoksa tümü gelecekte ekecek toprak, yiyecek ekmek bulamayacaklar…
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.