Siyasi Tarih, üniversite yıllarımda dört yıl boyunca bir ders konusu olmanın yanı sıra, sürekli okuduğum bir konuydu.
Sonraki yaşamımda da bu ilgim sürdü.
Yüksek lisans çalışmamı da bu alanda yaptım.
Olanaklarım ölçüsünde bu konudaki kaynaklara ulaşıp incelemeye çalıştım. Hala da bir öğrenci gibi çalışıyorum.
Öncelikle öğrendim ki; “tarih bir masal değildir.”
Tarih, “geçmişte yaşanan olaylardan ders almak ve yapılan yanlışları tekrarlamamak” için bir rehberdir.
Tarih,” kanıtsız bilgilerle HAMASET” aracı da değildir!
Ne var ki, tarihi bilgi yoksunu, “ferasetinden istifade edilen!” kitleleri etkilemek için, kimi siyasetçilerin sık sık kullandıkları en büyük silahtır!
“Sözde TAM KAPANMA” uygulaması ile, “yasal dayanağı olmadığı halde” dayatılan “İçki Yasağı” üzerine IV. Murat’ı anımsadım.
IV. Murat, I. Ahmet ile Rum asıllı cariye Anastasya’nın oğlu. Anastasya, daha sonra “Kösem Sultan” olarak tarih sahnesine çıkıyor!
Murat, 17. Osmanlı Padişahı ve 96. İslam Halifesi.
Ağabeyi II. Osman’nın Yedikule Zindanı’nda bir grup isyancı Yeniçeri tarafından öldürülmesinden sonra, tahta amcası I. Mustafa geçiyor.
I.Mustafa, daha önce I. Ahmet’ten sonra 15. Padişah olarak tahta geçer ama akli dengesizliği nedeniyle 96 gün sonra tahtan indirilir.
Osman’ın öldürülmesi üzerine yeniden tahta oturtulur ama bu saltanatı da 1 yıl 3 ay sürer.
Ve, henüz 11 yaşındayken IV. Murat tahta çıkarılır. 1623 yılında Eyüp Sultan’da Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin elinden kılıç kuşanır. Sünnetsiz olduğu için, cülusunun 5. Günü sünnet ettirilir.
Murat, henüz çok küçük yaşta olduğu için, bir süre Osmanlı yönetimine “Saltanat Naibesi” olarak Kösem Sultan egemen olur!
- Murat’ın dönemi Yeniçeri isyanlarının yanı sıra, Anadolu’daki Celali isyanlarının da yaşandığı bir kaos dönemidir.
Fiilen tahta egemen olana kadar iyi bir eğitim gören IV. Murat, “Revan ve Bağdat Fatihi” olarak da anılır.
Ancak, ağabeyinin Yeniçeriler tarafından öldürülmesi ve amcasının akıl sağlığı sorunu nedeniyle iki kez tahttan indirilmesi, ülkedeki kargaşa ve özellikle de 1630’da yaşanan BÜYÜK İSTANBUL YANGINI nedenleriyle, ayaklanmalara karşı çok sıkı yasaklar getirir.
Önlem olarak, İstanbul’daki tüm kahvehaneleri yıktırır. Tütün ve kahve içenlerin öldürülmeleri için fetva çıkartır!
Meyhane ve kahvehanelerin Yeniçeri ve diğer isyancıların toplanma mekanları haline gelmesi nedeniyle içki içilmesini de yasaklar. Yasağa uymayanların öldürülmeleri emrini verir.
Yatsıdan sonra fenersiz sokağa çıkmanın da cezası ölümdür!
Ancak, tarihsel kaynaklar ve belgeler gösteriyor ki;
IV. Murat da içkiye bağımlıydı! Çok içki içerdi ve Revan Seferi sırasında SİROZ hastalığı ileri safhaya ulaşmıştı! 28 yaşındayken hayatını kaybetti…
IV. Murat, en şiddetli önlem ve cezalandırmalarına karşın insanların içki içmelerini engelleyemedi!
Tütün ve içki içmenin savunmasını yapmıyorum.
Her ikisi de insan sağlığı için zararlıdır. Hele, ölçüyü kaçırırsanız.
Ancak, içkiyi ve sigarayı yasaklayarak, içenleri ikna edemezsiniz!
Tarih boyunca bununu kanıtları ve örnekleri var.
Osmanlı’da ilk bira fabrikasını 1890 yılında, II. Abdülhamit döneminde, Şeyhülislam Fetvası da alınarak Feriköy’de, İsviçreli Bomonti Kardeşler tarafından kurulmuş! Abdülhamit’in bira içer miydi bilmiyorum ama Rom içtiğini tarihçiler açıklıyor!
Her insan inancında özgürdür. İçki ve sigara içmek, bir kişisel tercih olayıdır, bir yaşam biçimidir.
Demokratik, Laik bir devlette siyasi iradenin bu konuda “yasaklamalar” getirmesinin “hukuki” bir dayanağı yoktur!
Daha da ilginç olan şudur ki;
bu tür yasaklamalar arttıkça içki ve sigara tüketimi ve daha da önemlisi “KAÇAKÇILIĞI” artıyor! Devlet vergi kaybı yaşarken, vatandaşın da hayatı tehlikeye giriyor!
IV. Murat, bu konuda bir “ibret örneği” olarak karşımızda duruyor!
Aklı, mantığı, insafı olan düşünsün!
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Yavuz Pnar - Alkolü çokça çekenler nedense sirozdan gidiyor baksanıza, 4. Muratta Sirozdan ölmüş, budan da anlaşılıyor ki alkolizm ile siroz arasında çok ciddi bir yakın bağlantı var. Çok merak ettim Abdülhamit'i rom içerken kim görmüş de, kayda geçmiş ama meraklısı !!, kedi alkolikliğini meşru göstermek için İslam peygamberi Hz. Muhammede dahi ara sıra alkol aldığına dair rivayetle uydurabilir. Peygamber, Abdülhamit dahi alkol alırken , onun işlediği haram da, normal bir iştir. Psikolojik bir rahatlama metodu. Ciddi !, göz ile görülür el ile tutulur bir kanıt olmadıkça bunlar da tarih değil masal hükmünde. Tabi tarih bilimi ile masalı bir birine karıştırmamak gerekiyor. 4. Murat alkolü sigaraya yasaklamıştı, bir zamanlarda şapka giymek mecburi oldu ama ikisi de tutmadı . Toplum sosyolojisinden anlamayanlar baskı ve dayatma ile toplumları yönlendirmeye kalkmaksalar da, bu yüzdem şehirler gemiden bombalansa da, demek bu işler baskı ile tutmuyor. Senelerce başörtüyü yasak ettiler, toplum kabul etti mi hayır. Abdülhamit'in kurduğu alkol fabrikası döviz kaybını önleme amaçlıydı, İmparatorluğun gayri müslüman tebaasına hizmet veriyordu. Bu da İslam'ın ve Osmanlının inançlara ne kadar hoş görülü bir din olduğunu gösterir. Daha sonraki dönemlerde camiler dahi ahır yapıldı ve Osmanlıdaki demokratik inanç özgürlüğünden eser kalmadı. İşin ilginç tarafı da bu inançlara baskı çağdaşlık diye halka yutturulmaya çalışıldı. Osmanlı demokratik çağdaş olduğu iddia edilen bu rejimden çok daha ilerdeydi. 1923-50 arası tek parti vardı Cumhurun, " hakimiyetin kayıtsız şartız milletin" olduğu iddia edilen rejimde tek parti dışında seçme hakkı yoktu. Çağdışı ilan edilen Osmanlıdaysa siyasi hayatta 32 tane parti vardı. Hangisi daha demokratik ve çağdaş? kararı siz verin.
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.