“Evet, çocuğumun yüz yüze eğitime katılmasını istiyorum”...

Geçtiğimiz hafta kızımın okulundan bir mesaj geldi.  Lise kademesi için 7 Haziran pazartesi günü başlayan yüz yüze eğitime katılmasını isteyip istemediğimizi soruyordu. Bu yıl okula gidebileceklerinden ümidimi kesmiştim doğrusu. Milli Eğitim, öğrencilere ikinci sınavlara girip girmeme konusunda insiyatif vermişken ve okulların tatil olmasına bu kadar az bir zaman kalmışken bu dönemin de uzaktan eğitimle kapanacağını düşünüyordum. Apar topar ve hazırlıksız olsa da ben “evet, çocuğumun yüz yüze eğitime katılmasını istiyorum” seçeneğini işaretledim. Çünkü daha fazla okul ortamından uzak kalmaması gerektiğine inanıyorum. Hele de kafeler ve AVM’ler açılmış, havalar ısınmaya başlamışken okula gidemeyen gençleri evde tutmanın da çok zor olacağını biliyorum. “Okul sokaktan güvenlidir” diyerek ve böyle olmasını canı gönülden arzulayarak pazartesi sabahı kızımı okula gönderdim. İnşallah evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız günlere hiç geri dönmeyiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kademeli normalleşmeye ilişkin açıklamalarının ardından Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile okullarda yüz yüze eğitime başlanacağını duyurdu. Alınan kararlar çerçevesinde 1 Haziran Salı gününden itibaren tüm ilkokullarda ve okul bünyesindeki ana sınıflarında haftada iki gün yüz yüze eğitime başlandı. 7 Haziran Pazartesi günü ise tüm ortaokul ve liselerde yine haftada iki gün olacak şekilde yüz yüze eğitime geçildi. Bu çerçevede tüm öğretmenler için aşılama sürecinin başlatıldığı da ifade edildi.

Özel okulların büyük bölümü ise haftada beş gün okula gidilebileceğini duyurdu. Tabii yüz yüze eğitim şimdilik velinin isteğine bağlı bırakıldı. Eğitimin isteğer bağlı bırakılmasının çocukları arasındaki eşitsizlikleri pekiştimeye devam edeceği tartışılmasa da bu adımın da önemli önemli olduğu düşüncesindeyim. Burada ve başka platfortmlarda da çocukların okul ortamından uzak kalmalarının yaratabileceği olumsuzluklar konusundaki endişelerimi dile getirmiştim.

Bilgi yüklemeye değil, sosyal kazanımlara odaklanılmalı

Kademeli olarak normalleşme sürecinin başlaması ve aşılamanın hız kazanmış olması sevindirici. Şimdi yüz yüze eğitime başlandıktan sonraki sürecin iyi planlaması gerektiğini bir kez daha vurgulamak gerekiyor. İlkokul öğrencileri başta olmak üzere tüm kademelerdeki öğrenciler için okuldan uzak kalmak, öncelikli olarak sosyal kazanımları olumsuz etkiledi. Bu süreçte eksik dersleri tamamlamak ve çocuklara bilgi yüklemesi yapmaya çalışmak yerine, yaklaşık üç dönemdir yaşadıkları duygusal sıkıntılara odaklanmak gerek. Çocuklar aylarca evlerine ve bilgisayar/telefon ekranlarına hapsoldular. Okulda, öğretmenlerinin gözetiminde sosyal mesafe ve temzilik kuralları hatırlatılarak oyunlar oynamalarına, arkadaşları ve öğretmenleriyle sohbet etmelerine, okuldan uzak oldukları dönemde neler yaptıklarını paylaşmalarına izin vermeye çalışmalıyız.

Şüphesiz ki sağlık kaygıları ve ekonomik sorunlar gibi br çok mesele arasında çocukların psikolojik durumları en az gündeme gelen konular arasında yer aldı. Şimdi çocukları eksik kalan ders kazanımlarını tamamlama baskısı ve stresine sokmak onlara kötülük etmek olur. Önümzdeki yıl da dahil olmak üzere gerekirse ders içerikleri ve sınavlarda sorumlu tutulacakları konular seyreltilerek sosyal kazanımlara öncelik verilmesi çocukların yararına olacaktır.

Kısa bir ara...

Geçen yıl olduğu gibi bu gibi bu yıl da yaz ayları boyunca yazılarıma ara vereceğim. Yoğun ve yorucu bir eğitim dönemini arkada bıraktım. Uzaktan eğitim ve pandemi koşulları nedeniyle ertelemek zorunda kaldığım pek çok işim oldu. Bir ev satın almış, fakat bir türlü taşınamamıştım. Evimi taşımakla başlayarak ertelediğim diğer işleri sırasıyla yapmam gerekiyor. Sonbaharda buluşmak üzere herkese mutlu ve sağlıklı bir yaz diliyorum.