Üniversite yerleştirmelerinin tamamlanmasının ardından kayıt sürecinin başlamasıyla birlikte ülkemizde barınamayan öğrenciler meselesi gündeme geldi. Aslında her sene bu sorunun yaşandığına şahit oluyorduk ancak ilk kez bu kadar dikkat çekti, zira son iki senedir ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik çalkantılı dönemin insanların doğrudan ceplerine yansımalarının somut şekilde ortaya çıktığı bir sürece yani çalkantının krize doğru evrildiği günlere geldiğimiz için konu çok daha yoğun bir şekilde yurt sathında yaşandı ve doğal olarak gündeme geldi.
Öncelikle meseleyi ikiye ayırmak lazım. Somut sorun ve sorundan kaynaklı politik süreç. Ülkemizde üniversite öğrencilerine yetecek sayıda devlet yurdu yok. Biraz ekonomisi iyi olan öğrenciler özel yurtlara ya da birkaç arkadaş birleşip ev tutarak oralara yerleşiyorlar ancak bu buzdağının görünen kısmı. Çok nüfuslu, aileye tek maaş giren yüzbinlerce çocuğumuz yıllardır devletin sağladığı en ucuz barınma imkanları olan yurtlarda kalıyorlar,derslerinden arta kalan zamanlarda çalışarak kendi yaşamlarını sağlayacak parayı kazanmaya çalışıyorlar.
Avrupalı, Amerikalı, Japonyalı, Avustralyalı, Kanadalı yaşıtlarına göre yaşadıkları hayat, yaşadıkları gençlik ve erişebildikleri imkanlar oldukça yetersiz, erişebildikleri de kalitesiz. Yeryüzü standartlarının çok gerisinde; başka bir zaman diliminde gibiler. Bu somut veriler ortadayken barınma sorununu sadece bu sene yurt bulamayan birkaç bin öğrenci üzerinden ele almak eksik ve hatalı olur.
Ülkemiz anayasasında sosyal devlet olarak tanımlanıyor. Ben ilkesel olarak sosyal devlet prensibinin bizim gibi ekonomisi eksi yazan, dışarıdan para bularak büyümek zorunda kalan ülkeler için son derece sağlıksız ve hem ülke ekonomisi hem de bireylerin ekonomisi için zararlı olduğunu düşünüyorum. Ancak anayasada bu ilke varsa, öyle ya da böyle bir şekilde bunun gereğinin de yapılması gerekiyor zira yasalar her türlü görüşün, kişisel yaklaşımın üzerindedir ve en tepeden en alta tüm toplumu kapsar. Kendisine uyulmasına kanun ve kolluk eliyle zorlar.
Bugün ülkemizdeki tüm üniversitelerin gelecek on yıllık fakülte ve bölümlerindeki öğrenci sayı artışı projeksiyonlarına göre belirlenecek sayıların üzerine %10-15 oranında da bir ek kapasite belirlenerek bütün öğrencileri asgari ölçüde kaliteli yaşam şartlarını sunacak yurt inşa etmek devletin görevidir.
100 bin öğrencisi olan, gelecek on yılda öğrenci sayısının 110 bine çıkması planlanmış bir üniversiteye tahsis edilmesi gereken yurt yatağı sayısı en az 120 bin civarında olmalıdır. Ekonomisi iyi olanlar yine daha iyi imkanlar sunan özel yurtlara ya da evlere taşınıp oralarda yaşayabilirler. Boş odalar da boş kalır, ülke bu boş kalacak odalar yüzünden batmaz. Ancak devlet, ülkesinin geleceği olan üniversite öğrencilerinin istisnasız hepsine; en zengininden en garibanına kadar bu imkanı sunmakla mükelleftir.
Bu tip projelerin yatırım maliyetleri ve sonrasında işletme maliyetleri devletin devasa bütçesi içerisinde devede kulak kabul edilecek miktarlardır. Elli küsur kalem vergiyi doğrudan, dolaylı, verginin vergisi şeklinde almayı bilen devlet; bu hizmeti sunmayı da bilmelidir. Ya bu vergileri olması gereken seviyelere minimize etmeli ya da alıyorsa karşılığını paranın asıl sahibine vermelidir. Gençlerin sıkıntısız şekilde hayata hazırlandığı bir ülkenin geleceği; bu yatırım ve işletme maliyetlerini gün gelir üç tane çocuğun dünya çapında ses getirecek projesiyle misliyle çıkartır.
Politik Mesele
Barınamıyoruz eylemleri sosyal mecraların da etkisiyle ve ülkedeki ekonomik, politik, sosyal tıkanmışlıkların da yarattığı zemin üzerine çok büyük ses getirdi. Siyasetin gündemine oturdu. Halbuki bu eylemlere fiziken katılan öğrenci sayısı; ülke genelinde üniversiteye yerleşen öğrenci sayısının yanında yüzde 2-3 oranında bile değil. Ancak ülkemizin ekonomik ve politik atmosferi insanlar üzerinde öyle bir kıskaç halinde ki en küçük bir itiraz çok geniş toplumsal kesimlerden anında büyük destek görüyor.
Öte yandan eylemlere katılanların hepsinin öğrenci olmadığı söylemleri üzerinden bu eylemler anlamsızlaştırılmaya çalışıldı ancak unutulmamalıdır ki gösteri ve protesto ülkemizde anayasal bir haktır ve aynı zamanda küresel hukukun da en temel parçalarından birisidir. Bir eyleme katılmak için illa ki o protesto edilen konudan doğrudan ya da dolaylı olarak muzdarip olmak gerekmez. Haklı gördüğünüz ve sizinle hiç ilgisi olmayan insanların seslerine kulak vermek ve onlarla birlikte ses yükseltmek her şeyden önce insan olmanın, medeni bir zihne sahip olmanın ve bencil olmamanın temel nosyonudur.
Eylemlerin öğrenciler dışındaki genel katılımcıları ve aktif destekleyicilerine haberler ve sosyal mecralardan detaylı bir incelemeyle baktığınız zaman her toplumsal olayda oralara katılarak kendilerine politik alan devşirmeye çalışan, radikal demesek de uç diyebileceğimiz sol örgütleri aktif şekilde görüyoruz. Bu insanlar bütün görüşleri benimle taban tabana zıt olsa ve kanaatimce çöp seviyesinde görsem de bu nihayetinde bir şekilde bir davaya inanmış; o dava çerçevesinde toplumun herhangi bir kesiminin itirazını gördükleri anda destek vermeye giden çok küçük bir azınlık. İnsani olarak katılıp, bu eylemleri dolaylı olarak bir politik propagandaya çevirmek de demokratik haklarıdır.
Ancak bu yapıların angaje olduğu eylemler; eylemin ortaya çıkma sebebi olan bir meseleye dikkat çekmek ve öncelikle akut soruna çözüm bulmak akabinde de uzun vadede sorunu temelli ortadan kaldıracak bir yaklaşımın gündeme gelmesini sağlamaktan çok ötede bir düşünceyle şekilleniyor. Arkaik diyebileceğimiz ama elbette savunmaları hakları olan politik görüşlerini, sanki o eylemi yapan ve mağduriyetlerine anlık olarak derman arayan insanların genel dünya görüşümüyçesine bir rant devşirme durumuna getirmeleri; hem derdine derman arayan insanların hak arayışını gölgeliyor hem de açıkçası mala davara bir faydası dokunmuyor.
Tabi madalyonun öteki yüzüne de bakmak gerek. Devlet ya da siyaset ne derseniz deyin; ülkenin bu denli hayati bir meselesi başta olmak üzere birçok kangrene dönüşmüş ya da dönüşmesi muhtemel sorunu çözmüyor, çözemiyor, çözecek gibi de durmuyor ve üstelik alternatifleri de bu konuda topluma derin bir güven duygusu veremiyorsa (anketler bize bunu açıkça gösteriyor) bu eylemler olur, bu eylemlere farklı politik ajandaları olan yapılar angaje olur, süreçler de en sonunda hiçbir verimli ve somut noktaya varmadan bir dahaki depreşme dönemi gelene kadar öylesine bir şekilde sönümlenir.
İnsanların ülkesine, devletine, vatanına, milletine, hayata, geleceğe ve kendisine olan sevgisi ve güvenini de bu tip her vakada bir parça daha kaybederiz.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(4)Kalaycı - Bir 0 araba alırken 2 devlete 1 kendine alyorsun
Ülkede satılmayan fabrika vs kalmamış hala Erdoğan diyorsun
Elektrik gıda almış başını gitmiş hala Erdoğan diyorsun
600 milyon dolara saray yaptırıyor senin verginle öğrenci sokakta yatıyor hala erdogan diyorsun
Ülke de beka sorunu var memleketi yediler hala Erdoğan diyorsun
Arda hocam o kadar haklı ki aklıyla oynanacak bir millet bile kalmadı orta da kemalisti, onun görüşlerine sahip çıkanı sevmezsin ama o olmasa şuan ya Yunan ya İngiliz bayrağı altında yaşıyor olurdun şeriat mi istiyorsun git bak Afganistan'ın haline şuan kızın karın konuşup fikirlerini ortamda beyan ediyorsa sebebi Atatürk sayın Tayfur Erdoğan'a hiç birşey borçlu değiliz geldiği gibi gider.
Namık - Afferim Joe Beden Türkiye sözcüsü konuştu, ne diyecektik San Amcanın emirlerini Atatürkçü CHĞ gibi dinlemeyen Tayyip Erdoğan yanlış mı yaptı diyecektik. Emriniz olur efendim çok merak ediyorum bunları yazmanız için sam amaca size kaç dolar veriyor, Lejyonerlerine 4-5 bin dolar veriyorsa bari vatanınız iyi bir paraya satın. Afganistan'mış da talibanmış da Aattürk Türkiyesine dua edinmiş de. CHP rejimi İzmire girdiğinde ölüdrlen gayrimüslim sayıdı yüzbin civarı. istiklal mahkemelr denilen o katliam mahkemelrşnde demokrtaik tepksini verdiği için katledien halk yüzbin civarı. Dersimde katledilen Alevi sayısı 35 bin.Hala bu palavralarla kandıracak saf kadını sanacak kadar zamanın gerisinde yaşıyorsunuz. Senelerce seni laik Atatürkçü zihniyetin başörtüsü Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı diye kız çocouklarını okutmadı, kadını kamusal alana alıp çalıştırmadı sosyal hayatın içine katmadı. Ecevitn Merve kavakçıyı" burası cumhuriyete medyadan okuma yeri değildi" diyerek antidemokrat bir şekilde kadının demokratik hayata katılmasına nasıl engel olduğunu gördü. Kadının sosyal hayatın içine girmesine engel olan taliban ile siz laiklerin arasında ne fark var ? . Bir yazınızda bunuda açıklayın lütfen. senin ideolojinin zihniyetinin taliban gibi bu ülkenin kadınına nasıl zulmettiğini, 600 bin kız çocuğunun eğitim hakkını elinde
Tayfun - İşiniz gücünüz fakirlik edebiyatı üstünden Tayyip Erdoğan' çakmak. Türkiye
burjuvazisi idolleştirdiği islamdan uzak batılı yaşam tarzını benimsemeyen halkın
seçtiği Tayyip Erdoğan'dan rahatsız. Her fırsatta toplumun en semiz kesimleri
olmalarına rağmen fakirlik edebiyatı yapıp Tayyip Erdoğan'ı kötü göstermek. Onların
derdi fakirlik değil Tayyip Erdoğan'ın kendileri gibi alkol alan eşini çıplak plajda
denize sokan bir insan olmayışı. Bunun için öğrenci barınma talebi gibi masumane
istekler ile gezi isyanı benzerini pazarlamak istiyorlar.650 TL dediğiniz burjuva
Kemalist ailelerin çocukların kafe parasına yetmez. Siz bırakın bu işleri halkı akılsız
yerine koymayı. Bu öğrenci sözde direnişi tezgahlayanların hesapları bunlar. yurt
sorunu değil. Orada sözde direnen öğrencilerin yurt talepleri dahi olmamış.Emlak
sitelerinde İzmit'te 500-700TL bir çok kiralık ev var,buna rağmen emperyalizmin iç
isyan çıkartmak için böyle bir tiyatro sahneye koyması anlamsız, Arda bey bırakın bunları bu halkın zekası ile alay etmeyi
Alpay Güler - yazar zaten senin dediklerini söylemiş, bir de ek olarak konuyu öteki yönden değerlendirmiş. yazıyı nerenle okudun acaba
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.