Ekonomik olarak zor bir dönemdeyiz. Döviz yükseldikçe her şeyin fiyatı sürekli artıyor. Asgari ücret zammını milyonlar merakla, orta ölçekli işverenler tedirginlikle bekliyorlar. Enflasyon oranı resmi olarak %20 civarında olsa da sıradan insanların temel giderlerindeki enflasyon oranı çok daha yüksek.
Tam da bu süreçte ekmek ve simit fiyatları konusunda ciddi bir gündem oluştu. Un fiyatı artmış, fırını yakan doğalgazın fiyatı artmış. Elektrik artmış, maaşlar bir ay sonra artacak, susam artmış, yağ artmış... Bu noktada fırıncılar doğal olarak ekmek fiyatlarını arttırmak zorunda kaldılar.
Ancak popülist siyasetçilerin, yaygaracı medya insanlarının ve sosyal medya çığırtkanlarının el birliğiyle bir şeyin önünü arkasını düşünmeden her zamanki gibi bağırış çağırışları eğilimleri neticesinde Türkiye genelinde tüm fırıncılar çok büyük bir baskı altına girdiler. Ekmeğe zam gelerek kimi şehirlerde 3 buçuk, kimilerinde 3, kimilerinde 2 buçuk lira fiyatla satılıyor. Bazı şehirlerde açıklanan zamlar geri alındı ya da yapılan zam oranı bir parça düşürüldü.
Sözde Kapitalizm
İnsanların alım gücünün sürekli eridiği bir dönemdeyiz. Zaten ülkenin büyük kısmı kıt kanaat geçiniyor. Bu çerçevede elbette ekmek gibi insanların yeterli beslenememe haline rağmen karınlarını bir şekilde doyurmalarını sağlayan en temel gıdaya zam gelmesi sıkıntılı bir durum. Ancak işin maliyet tarafını göz ardı ederek de piyasa fiyatlaması yapılmaz.
Fırıncıların sene başından bu yana ekmek üretimindeki maliyet kalemlerinin kimileri üç kat, kimileri iki kat, kimileri en az %50 artmış durumdayken ekmek fiyatının sabit tutulması, bunun bir kısım kamu uzantılı kurumlar ve birimler eliyle düzenleniyor olmasının hiçbir mantığı olamaz. Sorsanız bugün bir sürü insan “kapitalizm şöyle kötü böyle kötü, bakın bizi bitirdi sömürüyor” falan diye küflenmiş argümanları arka arkaya sıralayacaklar. Ancak ekmek fiyatını ekmek üreticisi belirleyemiyor. Bunun neresi kapitalizm, neresi serbest piyasa.
Sosyalist rejim artığı meslek odalarıve devlet kapitalizmi aygıtları olan “bilmem ne kurulları” piyasayı iki taraftan sıkıştırıyorlar. Ne üretici yaptığı işten memnun ne tüketici aldığı fiyattan. Bir ekonominin böyle bir modelle bırakın gelişmeyi, yerinde sayması bile mümkün değildir. Maliyetleri artan bir üretici fiyatlarına zam yapamıyorsa; o ülkede serbest piyasadan, liberalizmden ve kapitalizmden bahsedemezsiniz. Bugün Türkiye’nin çok uzun yıllardır yaşadığı en büyük sorun olan “devletçi kafa” ekonomimizin bu sıkıntılı duruma düşmesinin; sıkıntılı durumda kendisini kurtarmak zorunda olan iş sahiplerinin kımıldayamamasının en büyük sebebidir.
Serbest Piyasa Ne Değildir?
Ülkemizde hemen bugün bir anket yapsanız ve serbest piyasa nedir diye sorsanız; en az %90 oranında “halkın sömürülmesi” yanıtını alırsınız. Kafa yapısı bu olduktan sonra bu ülke ekonomik olarak en fazla geçici çözümlerle biraz rahata erer ve sonrasında yine bir öncekinden daha ağır krizlere sürüklenir. 1929 Buhranı’ndan bu yana Türkiye’nin girdiği tüm krizleri alt alta yazın. Göreceksiniz ki her kriz bir öncekinden daha ağır olmuştur. Çünkü doğru düzgün yapısal ve zihinsel hiçbir ileri atılım gerçekleşmemiştir. Atatürk’ün dönemindeki Bayar Başbakanlığı, Özal dönemi ve Kemal Derviş dönemi dışında ekonomik olarak hiçbir yapısal değişikliğe gidilmemiştir. Yapılanlar sadece krizi bir şekil atlatıp bir sonraki krize daha çok sıkıntı ötelemekten ibarettir.
Serbest piyasanın insanların piyasaya özgürce girmesi demek olduğu bu topraklarda ne yazık ki halen daha idrak edilememiştir. Arz – talep dengesine göre belirlenmeyen her fiyatın ya üreticiyi ya tüketiciyi zarara uğrattığı gerçeği bir türlü görülmüyor. Serbest piyasa dinamiklerinin adam akıllı uygulanması için gereken sadece iki şey vardır: Olabildiğince az sayıda kanun, tüzük, yönetmelik. Ve olabildiğince güçlü bir hukuk devleti. Bu ikisini sağlayın ve arkanıza yaslanın; ülkenizin nasıl da zenginleştiğini şaşırarak izlersiniz.
Üç tane üretici bir ticari alanda kartel oluşturup %500 karla ürün satarlarsa; serbest piyasa dinamiklerinden olan hukuk devleti o kartelleri kırar, dağıtır. ABD başta olmak üzere tüm gelişmiş liberal ekonomilerde sürekli bu tip davaları görüyoruz. İkincisi, aklı başında bir yatırımcı kendi ticaretinde %100 karla çalışıyorsa bu %500 kar olan alanı görür ve “burada %200 karla çalışırsam gelirlerimi ikiye katlarım” diyerek bu alana girer. Kartelin doğal yoldan kırılmasına yol açılır. O da kartele katılmaya niyetlenirse; hukuk devleti onu da ziyaret eder. Bu iş bu kadar basittir.
Fırıncılar Kapatırsa Ne Olacak?
Bugün ülkemizde birçok fırıncı neredeyse maliyetine ekmek satıyor. Yapılan röportajlarda gördüğümüz üzere çoğu ekmek ve simit dışındaki yan ürünlerden para kazanıyorlar. Hadi bu büyükşehirlerdeki merkezi noktalarda böyle. Ancak küçük şehirlerde, kasabalarda ekmek ve simit dışında doğru düzgün bir ürün üretmeyen; tüketicisi olmadığı için bu ürünlere yönelik bir üretimi olmayan fırıncılar ne yapacaklar? Hadi onların kiraları daha düşük, hadi kayıt dışı olarak insan çalıştırmaları bölgenin yaşam maliyetleri sebebiyle daha tolere edilebilir durumda diyelim. Doğalgaz, elektrik, un, susam, yağ…
Bunlar tüm ülkede hemen hemen aynı şekilde fiyatlanan ürünler. Bu maliyetlerden kaçamazlarsa ne zamana kadar para kazanmadan tüm ticari üstlenmeye devam edecekler? “Bu parayla başka iş yaparsam daha çok kazanırım”dedikleri noktada ya da “satıp savayım dolar yapayım”dedikleri noktada halkın en temel gıda maddesi olan ekmek üretiminde sıkıntıya düşülürse ne olacak? Ne olacağı belli, talebi karşılamayan arz ortaya çıkacak ve ekmek bir süre sonra karaborsaya düşecek. Bunu farazi bir senaryo olarak düşünmeyin; işin gideceği yer bir gün bu olur.
O noktada ülkemizde pek sevilen popülizm uygulamalarının başında gelen Halk Ekmek sistemi daha da kutsanacak çünkü ortaya çıkan sonuçtan ders almak yerine “devlet baba bize baksın” mantığı devreye girecek. Ekmek üretimi siyasi kurumların elinde tekelleşecek. Sonrasında da size verilen kaliteye mahkum kalacaksınız çünkü rekabet olmayacak. Burada yöneticilerin insafına kalacaksınız.
Siyasetin, bürokrasinin ve devletin işi ticaret yapmak değildir, zaten beceremezler de. Bugün ne yazık ki tüm partilerin belediyeleri “üreten belediye” söyleminin arkasına saklanarak adeta holding yönetir gibi belediyecilik yapıyorlar. Siyasi kadrolaşmalar da artıyor doğal olarak. Bunu ekonomik ortam kötü olduğu için ucuza birtakım belediye ihtiyaçlarını mal etmek ve halka daha az karla ürün ve hizmet satmak olarak görürsek; ipin ucu kaçar.
Sıkıntılı bir ekonomik süreçte bunu pansuman gibi değerlendirebilirsiniz ama ülkenin genel ekonomisini yönetenler ve yönetmeye talip olanların hiçbirinin zihninde “bu geçici bir yöntem, sonrasında piyasa dinamiklerini güçlendireceğiz” gibi mantıklı bir düşüncenin kırıntısının bile olmadığını da biliyoruz.Bugün yediğimiz hurmalar, yarın can yakarlar.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(3)Ulaş Yıldızlı - tam bir şaçmalık yazdıklarınız. sizi liberaller kapitalizme yorganlık görevinizi yerine getiriyorsunuz.... utanmasanız bu ülke sosyalizimle yönetiliyor ondan böyle diyeceksiniz. Açık açı çıkın kapitalizle siyasal islamın imtihanını eleştirin.
Ahmet - yazılarınızı uzun süredir takip eden yurtdışında doğup büyümüş sosyalist bir siyaset bilimi hocasıyım. yazılarınızdaki kapitalist ve liberal görüşlerinize karşı olsam da tutarlı çizginiz, açık anlatımınız ve tarafsız yorumlarınız için sizi tebrik ederim.
Eski Ak Partili - Dolar yükselişe devam ettikçe bu yıl sonu ekmek fiyatı 6 TL olacaktır.dolar 16 da durmazsa malesef 25 e doğru hedefine gidiyor.
Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.