Derin bir ekonomik krizden geçtiğimiz şu günlerde krizi yönetmek adına çeşitli reçeteler konuşulurken, esasında önemli olanın krizin nedenleri üzerinde durmak olduğunu düşünenlerdenim.
Ülkeyi bu hale getiren nedenleri, tarihsel süreç itibariyle incelemek istediğimizde, iktisat tarihçisi Korkut Boratav’ın tespitlerine kulak vermekte fayda olduğu kanaatindeyim.
Türkiye Tarihi 5 serisinde yer alan iktisat tarihi maddesinin yazarı olarak Boratav’ın, bizi bu noktaya getiren tarihi süreci ele alan makalesine bakıldığında, genel hatlarıyla ortaya şu şekilde bir tablo çıkmaktadır:
1980 İhtilali ve akabinde yaşananlar bizlere bir ülkenin nasıl dönüştürülebileceğine dair önemli doneler vermektedir.
İktisat tarihi açısından bakıldığında ise bu dönem ekonomik olarak liberalleşmenin ve serbest piyasa ekonomisine geçişin başladığı yıllardır.
Adım adım küresel ekonomik düzene adapte edilen Türkiye bu adapte esnasında, hemen her şeyde olduğu gibi ekonomik açıdan da popülizme kaçmış, böylece gelecek ekonomik krizlerin alt yapısı hazırlanmıştır.
Nitekim 1994, 1998 ve 2001 krizleri popülist ekonomik uygulamalar sonucunda ortaya çıkmış ve ülke ekonomisinde yeni yapısal sorunlara neden olmuşlardır.
Bu sorunların çözümü için uluslar arası kurumlardan yani IMF ve Dünya Bankası’ndan yardım alınmıştır. Özellikle IMF’nin ülke ekonomisini yönetme etkinliği bu krizlerden sonra artmıştır.
Uluslararası ekonomik sisteme adaptasyon için uygulanan yapısal uyum politikaları, kanaatimce, ülkenin ekonomik ihtiyaçlarından ziyade sisteme adaptasyon önceliği taşıdığı için tıkanma ve krizler baş göstermiştir.
Nitekim ekonomik krizler en büyük darbeyi tarım politikasına yapmış; daha önce teşvik için büyük kaynak ayrılan tarıma yönelik kaynaklar 1989-1993 yıllarından itibaren yaşanan ekonomik krizlerle daraltılmış, 2001 yılında yaşanan ekonomik krizle beraber tarımsal destekleme politikalarına imkan veren kurumsal çerçeve de tasfiye edilmiştir.
Neticede tarımda fiyatlandırma ve üretim büyük ölçüde uluslar arası piyasaya bağlanmıştır.
Kısacası ülkenin ekonomik sistemi 80 İhtilali’nden itibaren kademe kademe uluslararası sermayeye adeta teslim edilmiştir.
Bir başka ifadeyle, üreterek uluslararası ekonomik sisteme adapte olmaktan ziyade borç alarak adapte olmaya çalışmanın bedeli, eskilerin dediği gibi, “borç alan emir alır” misali, ekonomik teslimiyete sürüklenmek olmuştur.
İşte bugün yaşadığımız ekonomik krizin temel nedeni de budur.
“Peki, çıkış yolu nedir?” diye soracak olursanız…
Tek kelimeyle “üretim” diyebiliriz.
Buna göre ekonomik dar boğazdan çıkış ülkenin ihtiyaçlarına yönelik üretim ekonomisinin tesisinde yatmaktadır.
Zira “dış güçlerden” emir almak ya da onlara teslim olmak istemiyorsak borç almaya mecbur kalmamanın yollarını bulmak zorundayız ki üretmeden borç almaya mahkum olmamak mümkün gözükmemektedir.
Saygılarımla…
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.